13 Ocak 2012 Cuma

CEMİL KENDİ ALEMİNDE


Cemil, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde uzun süredir şizofreni tedavisi gören; genelde zararsız, sevilen ve kendi aleminde bir hastadır. İki kişi hariç, herkes ile uyumludur. Cemil2in hayali arkadaşlarından biri olan Şapkacı Hüsrev, Cemil'i daha önce hiç görmediği ve yaşamadığı bir dünyanın içine götürüp, ona hem kılavuzluk, hem de yoldaşlık yapacaktır. Cemil ve Şapkacı Hüsrev, hastanenin arka bahçesinde bir dizi macera yaşarlar...





 Şapkacı Hüsrev ve Cemil'in baş düşmanları; Cemil'in bakımını üstlenen doktor ve onun yardımcısı hemşiredir. Yaşadığı hayali macerada Doktor, Profesör PlatformKafa, yardımcısı hemşire ise o'nun sağ kolu Bayan Susparmak'tır. Cemil, ilaç kullanmak istememektedir. Tedaviye direnen Cemil, sürekli onun bakımını üstlenen doktoru ve hemşiresine bu konuda zorluk yaşatmaktadır. Her ilaç saatinde, Cemil hayali dünyada yaşadığı aksiyonu dışarıya yansıtır. Yaşadığı hayali, komplo teorisi; Profesör Platform Kafa ve Bayan Susparmak, ilaçlarla zihinlerini kontrol edip dünyayı ele geçirmek için ordu kurmaya çalışmalarıdır. Cemil ise; bu macerada kendini kurtarıcı kahraman olarak görmektedir. Bunun başka bir sebebi de hayali arkadaşı olan Şapkacı Hüsrev'in onu gazlamasıdır...


Cemil'e göre hastanenin her yerinde Prf. Platformkafa'nın gözcüleri vardır. Gözcüler, gördükleri her şeyi Prf. Platformkafa'ya rapor etmektedirler ve kimse onların gözünden kaçamaz... Ama bir kişi hariç, Cemil..!
Saat gece yarısını geçmiştir. Cemil, Şapkacı Hüsrev ile yine bir kaçış planı yapma gayesindedir. Koridorlarda Profesör PlatformKafa'nın gözcüleri gördükleri her şeyi ona rapor ediyor ve ters bir durumda sireni çalıştırmak üzere hazırda bekliyordur. Profesör Platformkafa'nın gözcüleri tabi ki güvenlik kameraları ve gelişi güzel konuşlanmış-işini yapmakta olan hasta bakıcılardan başka bir şey değildir...
Gece 01:00'a yaklaşmakta, yani; Cemil'in ilaç saati gelmektedir. Cemil odanın kapısına yönelir, sessiz bir şekilde kapıyı aralayıp Prf. Platformkafa'nın gözcülerine bakar ve Şapkacı Hüsrev'e dönüp kısık bir ses tonuyla, "Gözcüler her yerde... Ne yapacağız?"gibilerinden bir bakış atar. Bunun üzerine Şapkacı Hüsrev ayağa kalkar, cebinden bir pelerin çıkarır ve Cemil'e verir.



Cemil - Bu ne lan?


Şapkacı Hüsrev - İstiyorsan gözcüleri atlatmayı, denemelisin pelerini üstüne atmayı.


Cemil - Vaay... Görünnmezlik şeysi mi lan bu?


Şapkacı Hüsrev - Gözler görür et ve kemiği, bu pelerin sisli ve gizemli... Sadece sen görebilirsin seni kendin, onların görecekleri eski yıpranmış bir pelerin...


Cemil - Lan şapkacı, çok kıyak adamsın sen. La ben şimdi bunu üstüme geçirirsem sen nasıl göreceksin beni, mal!?


Şapkacı Hüsrev - Cepten çıktı pelerin, sahibine bağlıdır derin. Benim de göreceğim sadece pelerin, sırrını paylaşacağım kesin. Bilirim ki tek başına yürüyemez pelerin...


Cemil - Çok çakal adamsın... (güler) Ama dur lan! Ee bende pelerin var, beni görmeyecekler. Sen nasıl çıkacaksın?


Şapkacı Hüsrev - Düşünme fazla beni, yola tek devam etmeli. İçeride çay demlendi, ben beklerim yeleklileri...


Cemil - Hayır..! Sensiz şuradan şuraya gitmem hacı!


Şapkacı Hüsrev - Eğer daha çok edersen laf, önüne gelecek bir kap. Ya kırmızıdır ya da mavidir yutacağın hap. Şimdi istiyorsan kurtulmak, dediklerimi yap; Parmak uçlarında yürümeli çizgilere basmadan, sessizce yürümelisin arkana bakmadan. Yaşlı ağacı bul ve saklan, çay molası ver ses çıkarmadan. Ya o seni bulur biraz geçince zaman, ya da çık sen bul onu karanlıkların arasından. 


Cemil - Kimi? Hayır! Sensiz olmaz! yok, yapamam..!


Şapkacı Hüsrev - Azalıyor zaman, geliyor seni uyutan..! Şapkacı Hüsrev o cadıyı oyalar; sen de hemen çıkarsan buradan. Çabuk ol Cemil... Burada kalacak olan benim, sen değil..!


Cemil - Tamam... Tamam da kimi bulmam gerekiyor hacı?

-KESME-


O sırada hemşire koridorun en başında gözükür, söylene söylene onlara doğru gelmektedir...


Hemşire - Profesör bu manyakla neden bu kadar çok uğraşır, neden bu kadar önemli bu hasta o'nun için anlayamadım gitti. Her seferinde uğraştırıyor ya, vallahi bıktım!

-KESME-

Şapkacı Hüsrev - Buna yok zaman, geliyor koca gözü olan! aradığın aksaktır, ona göre davran. Haydi yaylan...

Cemil pelerini üzerine atar ve araladığı kapıyı ardına kadar açıp parmak uçlarıyla sessizce odadan dışarı çıkar.



-KESME-

Bu sırada hastane yöneticileri/çalışanları toplantıda Cemil'in doktorunun önerilerini ve raporları hakkında tartışmaktadırlar...

Doktor', çok uzun süredir Cemil'in kafasında oluşturduğu senaryoyu meslektaşları ile beraber gözlemlemekte ve tuttukları raporların neticesinde Cemil'in dünyasını bozmayıp aynı oyunun bir parçası olurlar. Doktor'a göre; Hastalığın tedavisi ya da kötüye gitmemesi için bu oyunun devam etmesi, Cemil'in oluşturduğu dünyayı yer yer müdahaleler yaparak ve asıl dünyayı yavaş yavaş o'na kabul ettirmekten geçtiğini savunmaktadır.
Doktor - Sevgili arkadaşlar, 5 numaralı hastamız olan Cemil'in raporları hepinizin önündedir. Biliyorsunuz ki uzun süredir Cemil ve rahatsızlığı üzerine araştırmalar ve alternatif tedavi yöntemleri denemekteyim. Bana bu konuda her türlü desteğini esirgemeyen ve anlayışlı davranan herkese teşekkür ederim. Cemil, yaşadığı ağır şizofreni yüzünden gerçek ile hayali birbirine karıştırması üzerine hasta olduğunu her seferinde reddetmektedir. Verdiğimiz ilaçlar hastalığı düzeltmek yerine o'nu sadece sakinleştiriyor ve gerçekten uzaklaştırıyor. Bu nedenle...
-KESME-



Cemil bahçeye açılan kapıya kadar usul usul ilerlemektedir. Yerdeki döşemelerin çizgilerine basmadan; o kareden bu kareye geçerek kapıya yaklaşır. Cemil kapıya ulaştığında bir an duraksasa da kapıyı açar ve bahçeye çıkar. Pelerin üzerindeyken gözcüleri atlattığını zanneden Cemil, aslında tüm personelin toplantıda olduğunu bilmiyordur. Bu yüzden de yaşadığı hayali gerçek olarak kendisine dayatır. Kapıdan çıkan Cemil, bahçedeki ağacın arkasına gider, hemen pelerini üstünden atar ve Şapkacı Hüsrev'in dediği gibi bekler. Ağacın arkasında 5-10 dakikadır bekleyen Cemil'in yanına ne biri gelir ne de bir ses o'nu çağırır. Her taraf karanlıktır; ağacın dalları, gökyüzü, rüzgarın çıkardığı ses ve çalıların kıpırdaması gittikçe korkunç bir hâle gelmiştir. Hava gittikçe soğumuştur... Cemil üşümeye başlamıştır. Beklemeyi bırakan Cemil, Şapkacı Hüsrev'in bahsettiği kişiyi aramaya koyulur. Bahçeden dışarı çıkan Cemil yolun karşı tarafına geçer. Tam o esnada çalıların arkasından bir ses yükselir...


Topal - Hoop... Sen kimsin birader!?


Cemil - Kim... Kim var orada..? Kim konuştu..?


Topal- Gel gel... Çalının arkasındayım...

Başta tereddüt etse de, aradığı kişinin çalının arkasından seslenen kişi olabileceği ihtimalini düşünen Cemil çalının arkasına doğru yürür. Soğuk tüm vücuduna işlemiştir ve çok üşüyordur. Çalının arka tarafına geçen Cemil ile Topal göz göze gelip birbirlerini tanımaya çalışırlar. Topal, soğuktan korunmak için yaktığı ateşin başında ısınıyordur, Cemil'in titrediğini görüp ateşin başına davet eder. Ve tekrardan konuşmaya başlarlar...


Topal - Kimsin birader sen, necisin, ne yaparsın? Çıkmışsın deli gibi pijamalarınla bu saatte...


Cemil - Ben deli değilim!! Kalkmam gerekiyor..!


Topal - Ya sen de amma alıngan çıktın yahu... Tamam tamam, dur. Deli falan değilsin, öyle lafın gelişi dedim ben.


Cemil - Kaça?


Topal - Ne kaça?


Cemil - Gelişi...


Topal - Neyin gelişi arkadaş?


Cemil - Lafın...


Topal - (gülerek) Ya ne gırgır adammışsın. Sevdim seni...


Cemil - Ne kadar dedim!?


Topal - He... Ciddisin yani... Peki, tamam. Alıcı mısın?


Cemil - Yok, sadece bakıyorum.


Topal - (kahkaha atarak) Bak yine espri yaptı...

Ortamı yumuşatan Cemil hastaneden kaçtığını belli etmemeliydi. Çünkü karşısındaki Prf. Platformkafa'nın adamı olabilirdi. Cemil biraz daha vakit kazanmaya çalışarak karşısındakini tanımaya çalışıyordu. Topal, çantasından içkisini çıkarıp açtı, Cemil'e uzattı... Cemil, içten içe şüphelense de içkiyi aldı. Şişeleri birbirine tokuşturmak istedi Topal, Cemil de geri çevirmeyerek şişeleri tokuşturdu. Ama Cemil içmiyordu. Çünkü hâlâ Topal'ın kim olduğunu bilmiyordu...


Topal - Ee hadi öyleyse, hoş geldin. Al bakalım...


Cemil - Bu ne?


Topal - Neye benziyor sence...


Cemil - Şişeye...


Topal - (gülerek) Helal... Bildin. Sen hep böyle misin?


Cemil - Nasıl?


Topal - Komik?


Cemil - Hee... Bilmem.


Topal - O zaman şerefe...


Cemil - Şeref kim?


Topal - Ee sen de bokunu çıkarma artık... Hadi çak, tokuşturalım yani şişeleri...


Cemil - Ben pek bilem böyle şeyler...


Topal - Hımm.. anladım. İşte şişeleri birbirine çarptırıyorsun, aldığın keyfi paylaşmak, onu pekiştirmek gibi bir şey...


Cemil - Peki o zaman...


Topal - Heh şöyle... Ee anlat bakalım, ne işin var senin bu saatte?


Cemil - Hiç. Öyle işte. Hava alıyorum...


Topal - Gecenin bu saatinde, pijamalarla..?


Cemil - Evet. Ne var bunda..? Sen niye buradasın peki..?


Topal - Bekliyorum...


Cemil - Kimi bekliyorsun?


Topal - Birini bekliyorum işte, boş ver...

Sorduğu sorulara aldığı cevaplar karşısında aradığı kişinin Rıza olduğuna inanmaya başlayan Cemil şişeden birkaç yudum alır. Ayağa kalkar. Etrafına bir baktıktan sonra kısık bir ses tonuyla Rıza''nın beklediği kişi geldiğinde neler olacağını sorar. Rıza da Cemil'i çözmeye çalışıyordur. Fazla detaya girmeden Cemil'in sorunu üstü kapalı bir şekilde cevaplar... Cemil, Topal'ın ismini de sorar ve öğrendiğinde aradığı kişinin Topal olduğu kesinlik kazanır. Topal'ın sorularına cevap veren Cemil bir an Şapkacı Hüsrev'in son sözlerini değiştirerek mırıldanır. O anda Topal dikkat kesilir. Hızlıca ayağa kalkıp beklediği kişinin geldiğini fark eder... Ama Cemil'den tam emin olmak için onu ormanın içindeki Tırtıl Reis'e göstermelidir


Cemil - Peki, beklediğin kişi geldiğinde ne yapacaksın?


Topal - O'nunla küçük bir gezinti yaparız, uzun zamandır gezmiyorum... Peki ya sen kimsin..?


Cemil - Peki adın ne?


Topal - Topal derler bana... Peki sen kimsin?


Cemil - Ben de Cemil...


Topal - Ne iş yaparsın sen Cemil?


Cemil Bunca tok zaman, deliyor boşa sözü dolan! Taradığın taşşaktır, dona yöre devran. Baydı yarram... (Şapkacı Hüsrev - Buna yok zaman, geliyor koca gözü olan! aradığın aksaktır, ona göre davran. Haydi yaylan...)


Topal - Ne diyorsun sen..!?


Cemil - Ben demedim o dedi...


Topal - O kim?


Cemil - Arkadaşım... Pelerinime niye bakıyorsun?


Topal - Sen O'sun..!


Cemil - Tabii ya... Gel kaarşim, öpücem!


Topal - Seni hemen Tırtıl Reis'in mekanına götürmeliyim.


Cemil - Ya gideriz, acelesi ne içiyoruz be Topalcım...


Topal - Vakit yok, hemen!


Cemil - Yavv kim bu Tırtıl Reis?


Topal - Senin gerçek Cemil olup olmadığını bir tek o anlar...


Cemil - Ee sen anladın ya toprağm.


Topal - Yürü, gidiyoruz. Peşindelerdir şimdi...


Devam Edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder