26 Ekim 2012 Cuma

LOOP

--------------->...Join in the hole... <---------------


Aynı sahnede süregelen birden fazla, ikiden az rollere takılıp kalmış bir hayata dair ne varsa...
Ne varsa sergileniyor; mekan aynı, zaman ayrı...
Bazen göz açıp kapatmak kadar kısa, bazen ise bir nefes alıp vermek kadar uzun gelir o an yaşananlar.
(?)



Sürekliliğini kaybetmiş, aynı tekrara mahkum edilen kesitlerden ibaret hayat. Konudan sapmış, role takılmış bir benlik; ilkelliğimin girdabında kaybolmuşken bile bile...




Düşüyor, sürekli olduğu yerde durmasına rağmen; bedeni burada, ruhu bilinmez bir boşlukta.
Duvara çakılı kalmış bir anıdan ibaret ve sonsuza dek sürmeyecek...
Gideceksin, gideceğim; gelecekler ve yenilenecek o duvar, bir başkasına anı olması için.
Belki yürüdüğün kaldırımlar, geçtiğin yollar, beklediğin duraklar...
Hepsi değişecek!..
Ama aklından hiçbir zaman silinmeyecek izler kazınacak, derinlerine, derince...
İşte o zaman takılmayacaksın mekana, her yer aynı gelecek sana; peşine takılan zamandan kaçarken!..
Zaman ayrı, mekan aynı...
Bu sefer suratında patlayacak zamanın pençeleri; izleri suratındaki çizgiler... Makyaj yapsan bile kapanmayacak! Bir maske geçireceksin suratına. sana hiç yakışmayan bir maske...

Ama;
Öyle bir hissedeceksin ki yaşlandığını; tenin hissedecek, tenindeki çizgilerin hatıralarını ve yorgunluklarını...
O zaman düşecek masken, hesaplaşacaksın kendi içindeki "sen"lerle...



Aynadaki yansımana baktıkça geriye doğru sayacak zaman; değişecek mekan.
Hatırında ne varsa çıkacak gün yüzüne tozlu raflardan.
Bir zamanlar rafa kaldırdığın yaşanmışlıkları yatıracaksın masaya ama çok geç olacak, -pişmanlı geçmiş zaman; ve de bir telafisi olmayacak, belki de...
İşte o zaman iliklerine kadar hissedeceksin zamanın seni nasıl sardığını...

Bir boşluk yaratacaksın farkında olmadan. Ne zaman, ne de mekan farkedecek senin için. Sadece düşeceksin; ışık kayboluncaya dek!..
Er ya da geç anlayacaksın; ta ki karanlık gözlerine, zihnine nüfus ettiğinde...
farkında olmadan yarattığın boşluktan çıkmaya çalışacaksın; çırpınacaksın, haykıracaksın, korkacaksın. Yalnız kalacaksın!
Ama umutla sarılacaksın o boşlukta yalnızlığına. Derin bir sessizlik hakim olacak çığlıklarına. Avazın çıktığı kadar susmayı öğreneceksin, zamanla. Bir elin sana uzanmasını bekleyeceksin, daha çok yaşlanacak gençliğin,; çünkü, yorgunluğu iliklerine kadar hissedeceksin. Karanlığında pişeceksin ve erişeceksin...

Sekansı tekrarlara maruz kalmış yaşantıların farklı izleri; farklı sekansların aynı yaşamda tekrarlanması...
İzler... Derinde!..

Kapatacaksın gözlerini kendine...
Tekrarlara alışan zihnin, kalbin, ruhun, yaşamın devam edecek;
Ezbere sevecek, ezbere bilecek, ezbere sevişecek, ezbere hissedecek. Aslında yok olanı var edecek!

Ve;

Kendini kandırmaya, avutmaya çalışacaksın; farklı yaşamlara adapte olmaya çalışarak.

Yatsıdan önce sönen mumları bile görmezden gelecek kadar köreleceksin! Muhtaç olacaksın geçici aydınlıklara ve peşkeş çekeceksin doğrularını yatsıya kadar yanan mumlara...

İşte o zaman;

Zaman ayrı, mekan farklı; insanlar farklı, yaşananlar aynı; masken aynı, yüzün farklı olacak!


Her yalandan sonra bir mum sönecek, sen bir sonrakini yakmadan önce!..

Göz açıp kapatmak kadar uzun, nefes alıp vermek kadar kısa... (?)

Belli mi olur...

Belki de vardır bir dengesi ya da bulunur bir orta yolu; Sen önce başı neresi, sonu neresi bir hatırla da; elbet bulursun ortadaki açık yolu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder