12 Kasım 2011 Cumartesi

RÜYALAR DİYARI

Geçen gün bir kek yedim... "abooovvvv". Başım bir döndü, bir döndü ki sormayın. Ama sorun bence, anlatmak istiyorum çünkü;

Her neyse, konuya döneyim. Keki yedim. Akabinde bir tane beyaz tavşan, "birader beni follow'la" dedi.

"Nasıl yani, oha lan Alice'in dünyasına mı götürecek" diye iç sesle münasebet tribine girdim. Meğersem Twitter hesabı açmış bu lavuk, beni takip etmemi istiyormuş. O an yediğim kekin nasıl bad olduğunu anladım...



Sonra bir baktım ki Facebook'tan mesaj geldi, baya baya Tırtıl Reis'ten gelmiş... "Birader, gel bi cuvara geldi, var ya..." diyor mesajda. "Oha lan" dedim içimden. "Ne ayak lan burası" dedim. Matrix'in içine mi girdim yanlışlıkla ne yaptım acaba diye düşünürken bir de baktım ki Tırtıl Reis'in yanındayım.

Baktım tüttürüyor bu, koştum hemen yanına; -selamın aleyküm, -aleyküm selam. Oturdum boş bir yere. Bu anlatıyor da anlatıyor. Yok karısından boşanmış, başka bir kadına aşık olmuş, o da kelebekmiş, yok efendim o da kelebek olcakmış. Yok efendim o kadın ayağını yerden kesiyormuş falan... Sıkıldım tabii muhabbetten, "Reis, kelebeklerin ömrü 1 gün yahu. Gül gibi karınla geçinip gidiyorsunuz. Çocuklar da perişan olacak şimdi. Gel etme be reis..." dedim. Demez olaydım! Kovdu beni yanından, ne güzel demleniyorduk...

Derken benim kafa oldu mu platform... 'Sallum sullum' yürüyorum. Biraz fazla yürüdüm sanırım. Bu yüzden kafam biraz açıldı. Her yerden gülme sesi geliyor. 'Lan n'oldu derken' triplerinde kramp girdi kafama... Sonra "pişşşt, bak hele yeğen" dedi biri... Arkamı döndüm, bir baktım sırıtık bir kedi. Herhalde bu kedi incir ağacına işerken 'tu destur' demedi çarpıldı. Hemen fotoğrafını, videosunu falan çekip sanal aleme ibretlik görüntüler diye yaydım. Ama öyle ibretlik bir olay yokmuş, çarpılma falan değilmiş işin aslı. Meğersem bu yolda Şapkacıya uğramış, bir fıkra anlatmış şapkacı buna, ona gülüyormuş. Kafası da olmuş platform tabi... Cihangir kedisidir kesin.

Yine; -selamın aleykümi -aleyküm selam. "Nere gidiyorsun yeğenim?" dedi bana gülerek ve alaycı bir tavırla. Ulan dedim içimden, şimdi şunun ağzına iki tane patlat! Ama sonra dedim yabancısıyız buranın. Sakata gelmeyelim, kaaaveden adam toplar da döverler beni diye. "Eyvallah" dedim içimden. "Dayı, bir kek yedim, durum bu" dedim, bana abuk subuk şeyler söyledi kayboldu. Ya sinirim bozuldu sonra, piç gibi kaldım tek başıma...

Sonra yürümeye başladım öyle rastgele, baya yürümüşüm ama. Bir yere geldim böyle kocaman duvarları var. Aha dedim dünyadayım, burası da Çin Seddi... Fazla yürümüşüm ama olsun, bir dolmuşa biner dönerim dedim. Sonra tırmandım duvara ben. Ee ormanda keçiboynuzu falan da yemişim tabii; her türlü düz duvara tırmanırım yani. Her neyse, çıktım duvarın üstüne etrafı kesiyorum. Bir baktım iskambil kartları var. Ama kafaları, kolları ve bacakları da var. Baya konuşuyorlar. Yok artık dedim ya... Sonra bizim Cemil'i gördüm, o da kek yedikten sonra buraya düşmüş. Hemen yanına gittim büyük bir sevinçle...

Yanına vardığımda hiç takmadı beni bu, dürttüm falan anca farketti. "Napıyon lan?" dedim, "İyi birader, batak çeviriyorduk.." dedi. "Vay ebeninki..." dedim. Sonra kocakafalı bir karı geldi, ruju da sürememiş, dudağının yarısı rujsuz. Böyle bir tavırlar var, sanki Lady Elizabeth pezevenk..! Bu karının önemli biri olduğunu anladım triplerinden. Kurtulmanın yolu karıyı ayartmak. Şmyle yandan yandan kestim karıyı ben. Hemen iş attı bana. Msn falan verdi işte, Facebook'tan ekleştik. Ama msne hiç girmiyor, engelledi mi ne yaptı hatun anlamadım. Her neyse, ben bir çıkış arıyorum sürekli, bulamıyorum. Sürekli mantar getiriyorlar, Tırtıl Reis kargoyla cuvara yolluyor falan. Baya keyfim yerinde yani, istemem yan cebime koy hesabı takılıyorum...

Sonra ben orada baya çevre yaptım, aristokratlarla falan takılıyorum. Hergün golf partileri falan. Yine öyle bir golf partisinde huzurlu ve sessiz olan ortam, yerini uğultuya ve sloganlara bıraktı. "Ou mon cher neler oluyor?" diyor lavuğun biri de bana. Çıktım baktım dışarı. Bir sürü pankart, bir sürü kıvırcık, kızıl saçlı, fular takmış gözlüklü hatunlar ile kadife pantolonun üzerine gömlek giymiş, top sakallı, gözlüklü, şişme montlu, kösele ayakkabı giymiş adamlar. Eylem falan yapıyorlar... Neymiş efendim hayvanları istismar ediyormuşuz, yok efendim emekleri sömürüyormuşuz (araya da sıkıştırıyorlar hemen emeği, bilmem neyi). Ya bırakın bu işleri dedim ya...

Sonra bunlar içeri girmek istedi, güvenliklerle papaz oldular. Zaten güvenlikler iskambil kartı. Papazları da koymuşuz kapıya, geçit yok..! Bunlar yükleniyor, papazlar itiyor-kakıyor derken kafama o kalabalık arasından yumurta fırlatıldı. Sağa doğru çekildim anlık bir refleksle, sıyırdı beni yumurta. Adeta TEĞET GEÇTİ. Sonra ben de boş durur muyum? Aldım elime pelikanı, koydum yere kirpiyi. Bunlara saydırıyorum uzaktan. Bir iki tanesini hakladım. Sonra yine o kalabalık içerisinden kafama '44 numara' ayakkabı fırlattılar. Arkadaş böyle bir acı yok. Gözümü bir açtım yataktayım, kafam olmuş davul gibi...

Sonra etrafıma bakındım kimse yok. Karnım aç tabii, kalkıp bakındım odaya... Ulan dün yaptığım keki göremiyorum. Ara, ara, ara fıtık oldum. Sonra salona gittim belki oraya koymuşumdur diye, salona girmemle donup kalmam bir oldu... Böyle bir manzara yok arkadaş! Koskoca kek bitmiş..! Nasıl biter ulan koskoca kek! Ayarısız olunur da bu kadar olunmaz arkadaş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder