10 Mayıs 2012 Perşembe

PYSCHEDELICAL HOSPITAL

push it on the perceptual blaze


Tanrıdan gelecek o işareti beklerken, iz olmuş sanrıların girdabı bilinçaltına. Çakralarından sızan algıları bozmaktaydı bütünleşmiş o puzzle'ı.

Ve tanrı...



Ve tanrının ışığı, O'nun göz bebeklerinin büyümesiydi, büyüdükçe gözbebekleri, küçüldü nefes aralıklarında kalp atışları. İlahi bir ses sandığı, küçük bir böceğin adımlarıydı... O tanrı sandı, sanrı tanrılaştı, tanrı yalanlaştı. Yozlaşırken düşünceler, o düştü ve alçaldı...
Derin bir nefes al dostum, bu senin sanrılarındaki resmin nüansları!

Mağaralardaki karanlıktan, şehirlerdeki karanlığa...

Bilinçaltında şekillenen korkulardan saplantılara dek susmayacak, dinmeyecek, yıkılmayacak bir tabu yıkılana dek!..

İçindeki karanlıktan aydınlığa, şeffaflığından bulanıklığına dek süren bu kargaşa...

Biçemsiz kurguların panoramik yansımaları hayallerinde seni büyüleyen ve kışkırtan içten içe... Misyon edinir, misyon dayatırsın körelmişlere. Tıpkı bir zamanlar sana dayatılanlar gibi...

Direnci olmayan bir doğrudan devşirme yalanların neticesinde yozlaşmakta diğer tüm doğrular ve gittikçe uzaklaşan ütopyalar! Basireti bağlanmış avlak kadar tehlikede zihnin O ve O'nların mecralarında...

Perdelerini kapatma gündüze, kapatma kendini gecelere, kedere, kine ve içine...

Zihnini verme O ve O'nların ellerine, kendi ellerinle takma boynuna ipi... Çünkü; ayağını yerden yüksekte tutan o tabureye bir tekme kadar yakınsın, ya da uzak olduğunu sanırsın! Sanma arkadaş, bil! Düşün!

Kapat gözlerini... Derin bir nefes al, kaburgalarında hissedecek kadar derin!

Göğsümüzde kafes taşıdığımız halde özgürlükten bahsetmemiz bile yeteri kadar açıklıyor her şeyi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder