- Nefesim! Sen yine yaramazlık mı yaptın?
Diye sordu... Küçük kız utangaç gülüşler eşliğinde kafasını salladı annesine, dansına devam ederek; sağ ayak öne, sol bacak dizden hafif kırılıyor, kollar iki yana açılıp yukarı kalkıyor. Küçük bir zerafetin, mutlu figürleri bunlar...
Kadın, küçük kızın odasına gidip bakmak istedi onu mutlu eden şeye... Tam da tahmin ettiği gibi bir şey gördü duvarda. İçeri, kızının yanına gitti sonra...
-Tatlım. Yine duvarlara resim mi yaptın? Bu konu hakkında konuşmuştuk ve anneyi üzmeyecektin, öyle değil mi? Seni yaramaz, ellerin boya olmuş yine...
Kızmıyor ama duvarları boyamasını da istemiyordu bir yandan. Küçük kız masum bir gülücük attı annesine. Dansını bozmadan o küçük zerafeti devam ettirerek gitti annesinin yanına. Kulağına doğru yaklaşıp, fısıldadı titrek bir ses tonuyla;
- Onlar benimle konuştu anne...
- Kim konuştu bakalım benim güzel kızımla?
- Onlar işte... (gülücükler eşliğinde)
Kadın ne dediğini anlamıyordu. Ama kızının bu mutlu ve huzurlu dakikalarını bozmadan eşlik etti oyuna. Dans ettiler, güle oynaya... Daha sonra kızına bir kalem ve kağıt çıkarttı kadın çekmeceden. Yanına çağırdı kızını ve artık bunları kullanmasını istedi ondan.
Kadın ne dediğini anlamıyordu. Ama kızının bu mutlu ve huzurlu dakikalarını bozmadan eşlik etti oyuna. Dans ettiler, güle oynaya... Daha sonra kızına bir kalem ve kağıt çıkarttı kadın çekmeceden. Yanına çağırdı kızını ve artık bunları kullanmasını istedi ondan.
Küçük kız kağıdı ve kalemi kaptığı gibi annesin yanağına bir öpücük kondurdu. Koşarak gitti odasına. Yere yüzüstü yatıp elindekileri yere koydu. Kalemini aldı eline... Fakat çizemedi. Biraz durup bekledi, düşündü çizmek için. Bekledi, bekledi ve yine bekledi...
Ama o ilham perisi gelmedi bir türlü! Duvara çizdiği resimlere baktı. Dokundu. Soğuktu... Duvara yaklaşıp konuşmaya çalıştı çizdiği martılarla ve çöp adamlarla.
- Merhaba. Ben geldim..!
- (sessizlik)
- Neden konuşmuyorsunuz? Çöp adam, neyin var, neden üzgünsün? Martılar nerede?
- (sessizlik)
Ama cevap veriyordu onunla daha önce konuşan kahramanlar. Sanki hepsi küçük kıza darılmış gibiydiler. Renkleri solgun, gülümseyen suratlarından yoksun...
(Bir kaç gün sonra...)
- Neden konuşmuyorsunuz? Çöp adam, neyin var, neden üzgünsün? Martılar nerede?
- (sessizlik)
Ama cevap veriyordu onunla daha önce konuşan kahramanlar. Sanki hepsi küçük kıza darılmış gibiydiler. Renkleri solgun, gülümseyen suratlarından yoksun...
(Bir kaç gün sonra...)
Küçük kız tekrar kalemi aldı. Lâkin başlarken koyduğu nokta saatler geçmesine rağmen tek bir çizgiye bile dönüşmemişti. Ne martılarla özgürce uçuyor, ne de gülen suratlı insanlarla oynayabiliyordu. Artık küçük kız çizemiyordu...
Kalktı yerden, kağıt ve kalem elindeyken... Odasından çıkarken, kapının önünden duvara baktı yine. Çöp adamlar suskun, gökkuşağı solgun ve ağaçların kuruduğunu gördü. Martılar ise gitmişti çoktan... Üzüldü. İçeri gitti sonra küçük, üzgün suratlı. Annesinin verdiği kağıdı ve kalemi masanın üzerine koydu ve tekrardan odasına geri döndü. Tam kapıdan içeri girerken annesi gördü üzgün suratlı kızını...
- Neyin var tatlım..?
- ...
Küçük kız cevap vermedi ve odasına çekildi başı yerde. Annesi içeriye döndüğünde masanın üzerindeki kağıtları gördü ve bu sefer anladı. Kızı duvarlara çizerken mutluydu. Ellerine boyalar bulaşırken mutluydu, farkında olmadan. Annesi o'nun mutluluğunu ve huzurunu almıştı ellerinden istemeden de olsa...
(Gece çökmüş ve küçük kız uyumuştur...)
Kadın hemen çekmeceden boyaları çıkarttı, kağıda büyük bir gülücük çizdi. Usulca kızının odasına girdi ve kızını uyandırmadan duvarın kenarına boyaları, gülücük çizdiği kağıdı da boyaların üzerine bıraktı. Yaptığı hatanın küçük bir telafisi, geç kalınmadan önlenmiş bir problemdi. Kızının yanına uzandı, saçlarını okşadı ve öptü. Rahatsız olmasın diye kalktı bir süre sonra yanından, gülümsedi kendi kendine. Yaptığı bu şeyden mutluydu, farkında olmadan...
(Sabah olduğunda..)
- Uyanma vakti küçük hanım! Haydi bakalım uyansın prenses...
Ses çıkmıyordu... Merak etti kadın ve hafifçe araladı kapıyı. Odaya baktığında yatağın toplu olduğunu gördü. Odaya girdi ve duvara baktı. Manzara yine aynıydı. Ama bu sefer diğerlerinden farklı bir duygu kapladı içini...
Kalktı yerden, kağıt ve kalem elindeyken... Odasından çıkarken, kapının önünden duvara baktı yine. Çöp adamlar suskun, gökkuşağı solgun ve ağaçların kuruduğunu gördü. Martılar ise gitmişti çoktan... Üzüldü. İçeri gitti sonra küçük, üzgün suratlı. Annesinin verdiği kağıdı ve kalemi masanın üzerine koydu ve tekrardan odasına geri döndü. Tam kapıdan içeri girerken annesi gördü üzgün suratlı kızını...
- Neyin var tatlım..?
- ...
Küçük kız cevap vermedi ve odasına çekildi başı yerde. Annesi içeriye döndüğünde masanın üzerindeki kağıtları gördü ve bu sefer anladı. Kızı duvarlara çizerken mutluydu. Ellerine boyalar bulaşırken mutluydu, farkında olmadan. Annesi o'nun mutluluğunu ve huzurunu almıştı ellerinden istemeden de olsa...
(Gece çökmüş ve küçük kız uyumuştur...)
Kadın hemen çekmeceden boyaları çıkarttı, kağıda büyük bir gülücük çizdi. Usulca kızının odasına girdi ve kızını uyandırmadan duvarın kenarına boyaları, gülücük çizdiği kağıdı da boyaların üzerine bıraktı. Yaptığı hatanın küçük bir telafisi, geç kalınmadan önlenmiş bir problemdi. Kızının yanına uzandı, saçlarını okşadı ve öptü. Rahatsız olmasın diye kalktı bir süre sonra yanından, gülümsedi kendi kendine. Yaptığı bu şeyden mutluydu, farkında olmadan...
(Sabah olduğunda..)
- Uyanma vakti küçük hanım! Haydi bakalım uyansın prenses...
Ses çıkmıyordu... Merak etti kadın ve hafifçe araladı kapıyı. Odaya baktığında yatağın toplu olduğunu gördü. Odaya girdi ve duvara baktı. Manzara yine aynıydı. Ama bu sefer diğerlerinden farklı bir duygu kapladı içini...
Duvarda; mutlu, gülen bir kadın ve küçük bir kız vardı. Kocaman yıldızlar acelece çizilmişti. Mutfakta bir sürpriz bekliyordu kadını...
Elleri boyalı, mutlu, huzurlu ve muzur gülüşlerle elindeki kağıdı gösterdi küçük kız annesine;
Elleri boyalı, mutlu, huzurlu ve muzur gülüşlerle elindeki kağıdı gösterdi küçük kız annesine;

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder