Tanrı kendi bahçesine zerk etmedi mi bu yok edici virüsü, yani; insanı?! Ya bahçesinden sıkılmıştı tanrı, ya da bahçeyi talan edenler yokluğu tanrılaştırdı.
Katli ferman eden de insan, fermanla katil olan da...
Tanrı belki de bir kez kumar oynadı bahçesine bizleri sokarak...
- Görüyorum ve arttırıyorum!
Dedi insan...
Hep der, doymaz çünkü... Doymayız..!
Tamah ettiğimiz sûni şeyler, yarattığımız düşmanlıklar gibi...
Tanrılaşmaya çalışmakta kibir yaparak insan, bir gün ölüp cesedini kurtların yiyeceğini bildiği hâlde!
Kul, inananın puluysa şu dünyadan göç ederken zarfına yapıştıracağı; neden hep imzası kanlı?
Kanibalist rejim hüküm sürüyor tanrının bahçesinde. Ya tanrı kanı seviyor ve ses etmiyor, ya da sabrediyor sessizce...
Bilmiyorum.
Belki de yok olanın bahçesinde o varmış gibi davranıyoruz.
"O istedi"... "O aldı"... "O verdi"...
Peki sen ne istedin, ne aldın ve ne verdin?
Felaketten başka...
Biz bu bahçenin felaketiyiz. Bir gün bu bahçenin sahibi gelecek...
Ve işte o zaman bu hiç hoş olmayacak!
Belki de yok yere telaş ediyorumdur, yok olanın varlığı ile.
Ya da,
Varlığı yok sayıyorumdur, kime ne!?
Bir gün bu bahçe kuruyacak ve hiç hoş olmayacak!
Çitleri yıkmak yerine tabuları yıkabilseydik, ütopyalara bir 'an' kadar yakın olabilirdik belki de...
Ama;
Tabular büyük duvarlar ördü çitlerin yerine...
Bizler bu bahçenin en acımasız katili, en işe yaramaz asalaklarıyız,
Ama;
Olmayabilirdik de...
Belki de bu da bizim oynadığımız bir kumardır, kaybetsek de her seferinde!
3 Ağustos 2014 Pazar
27 Temmuz 2013 Cumartesi
Fazla AbARTma Sus Beni KabARTma
Rahmetli anneannemin, ya da babaannemin (sağ)/(sol da olabilir) evinde Karpuz Yastık vardı. Karpuz dilimi gibi yastık, renkler vs. aynı karpuz işte...
15 Mart 2013 Cuma
PUNK'S NOT DEAD!!!
Olimpos'ta istenmeyen, üvey evlat muamelesi gören, Poseidon'un imalat hatası oğulları Othos ve Ephialtes kardeşler, "ulan bizimkiler Olimposta hergün karılı-kızlı partiler verip eğleniyor biz burada piç muamelesi görüyoruz" diye birbirlerini gaza getirip Olimpos'u ele geçirme planları kurup, anaya-babaya isyan ederler...
21 Kasım 2012 Çarşamba
MEKTUP
Hoş geldin,
Egonu kapının arkasına as, hafifle; o çok güvendiğin zırhını çıkar, savaşma benimle. Sadece sevişelim zamanın hüküm sürmediği bir yerde!
26 Ekim 2012 Cuma
LOOP
--------------->...Join in the hole... <---------------
Aynı sahnede süregelen birden fazla, ikiden az rollere takılıp kalmış bir hayata dair ne varsa...
Ne varsa sergileniyor; mekan aynı, zaman ayrı...
Bazen göz açıp kapatmak kadar kısa, bazen ise bir nefes alıp vermek kadar uzun gelir o an yaşananlar. (?)
Aynı sahnede süregelen birden fazla, ikiden az rollere takılıp kalmış bir hayata dair ne varsa...
Ne varsa sergileniyor; mekan aynı, zaman ayrı...
Bazen göz açıp kapatmak kadar kısa, bazen ise bir nefes alıp vermek kadar uzun gelir o an yaşananlar. (?)
2 Ekim 2012 Salı
KarungibiKeş
Eski babalardan, koca bebelere...
"Sound" esintisi olmuş göçebe, kısım, hısım, belki de hasım...
Ya dinlendirdi, ya da öfkelendirdi. Kulaklara üflendi, ciğerlere salındı, zihinlere saçıldı.
Akım oldu voltajlara katıldı, salkım oldu ağızlarda dağıldı; içimizdekinin içine ulaştı!
24 Eylül 2012 Pazartesi
MY MOM IS MY GOD
Gözlerimi kapattığımda karanlık oluyor, hiçbir şey göremiyorum. En aydınlık olan zamanlarda bile göremiyorum, gözlerimi kapattığımda. Görmek istediklerimi düşlüyorum, görüyorum. Ama bilinçaltıma o kadar çok şey sıkışmış ki; en güzel şeyler bile kabusa dönebiliyor bazen.
4 Eylül 2012 Salı
ŞİZOMONOLOG
- Bazen "gitme" diyemiyoruz. Gidiyor o...
- Gittikten sonra o, bir başına kalmadan önce ben... Bazen " bak gidiyorum?.." da diyemiyoruz. "Kalmak istiyorum" der gibi.
1 Haziran 2012 Cuma
25 Mayıs 2012 Cuma
YÜZÜKLERİN EFENDİSİ - POMPA
Savaşın ta orta yerinde...
Gandalf - 5. günün şafağında doğuya bakın...
Aragorn - Yolun açık olsun Gandalf.
Cemil - Hacı nereye savaşı bırakıp? Pompaya mı?
Gandalf - Tövbe estağfurullah, deme öyle evladım yaşlı başlı adamım ben...
Cemil - Ohooo sofiye bağladı bu, tamam hacım git sen.
Aragorn - Olom ayıp lan, yaşlı başlı adama öyle denir mi?
Cemil - Ya bırak aga ya, savaş olunca yaşlı başlı, bilgeyim ben köşede durur akıl veririm ayakları yapıyor... Pompa olunca dörtnala at sürüyor.
Legolas - Çenenizi sikeyim ben sizin, orklar geliyor...
Cemil - Orktan kORKsaydık... hahahaha
Aragorn - Hee, bu espriyi yapmasaydın keşke.
Legolas - Gandalf nerede lan?
Cemil - Herif pompaya koşuyor hacım, Rus'a gitti kesin.
Aragorn - Bak hala ya... Neyse...
Cemil - Gimli nerede lan?..
Gimli - Buradayım ya, kör müsün be adam!
Cemil - Aaa görmemişim yeğenim pardon. Bana bi kısa maltepe kap da gel be koçusu hadi bakalım. Kısa olsun ama hahahahaha...
Gimli - Ne diyorsun lan sen!
Cemil - Hadi hadi, paranın üstü de senin olsun keranacı...
Aragorn - Yolun açık olsun Gandalf.
Cemil - Hacı nereye savaşı bırakıp? Pompaya mı?
Gandalf - Tövbe estağfurullah, deme öyle evladım yaşlı başlı adamım ben...
Cemil - Ohooo sofiye bağladı bu, tamam hacım git sen.
Aragorn - Olom ayıp lan, yaşlı başlı adama öyle denir mi?
Cemil - Ya bırak aga ya, savaş olunca yaşlı başlı, bilgeyim ben köşede durur akıl veririm ayakları yapıyor... Pompa olunca dörtnala at sürüyor.
Legolas - Çenenizi sikeyim ben sizin, orklar geliyor...
Cemil - Orktan kORKsaydık... hahahaha
Aragorn - Hee, bu espriyi yapmasaydın keşke.
Legolas - Gandalf nerede lan?
Cemil - Herif pompaya koşuyor hacım, Rus'a gitti kesin.
Aragorn - Bak hala ya... Neyse...
Cemil - Gimli nerede lan?..
Gimli - Buradayım ya, kör müsün be adam!
Cemil - Aaa görmemişim yeğenim pardon. Bana bi kısa maltepe kap da gel be koçusu hadi bakalım. Kısa olsun ama hahahahaha...
Gimli - Ne diyorsun lan sen!
Cemil - Hadi hadi, paranın üstü de senin olsun keranacı...
24 Mayıs 2012 Perşembe
FRANK VE GENİŞLİK ÜZERİNE
Sabaha karşı 4 suları...
Frank şöminenin başında oturmuş şarabını yudumlamaktadır. Kapı açılır ve Frank kapıya doğru döner. Kapıdan içeri giren karısı Isabel'dir ve üstü başı dağınık bir haldedir. Isabel''e kapıya kadar eşlik eden patronu Jeffrey, Isabel ile kucaklaştıktan sonra gider...
10 Mayıs 2012 Perşembe
PYSCHEDELICAL HOSPITAL
push it on the perceptual blaze
Tanrıdan gelecek o işareti beklerken, iz olmuş sanrıların girdabı bilinçaltına. Çakralarından sızan algıları bozmaktaydı bütünleşmiş o puzzle'ı.
Ve tanrı...
Tanrıdan gelecek o işareti beklerken, iz olmuş sanrıların girdabı bilinçaltına. Çakralarından sızan algıları bozmaktaydı bütünleşmiş o puzzle'ı.
Ve tanrı...
25 Mart 2012 Pazar
KÖPRÜ
Özgürlüklerin bile tarifeli, sevişmelerin ticari, baştakilerin/otoritenin bilinçsiz sevişmelerin ürünü, insan görünümlü yaşam formlarının ensest gözleri ile herkesi taciz ettiği (sokaklar kamera dolu!), ana haber bültenlerinde diksiyonu bozuk spikerlerin, haberlerin git gide magazinden ibaret olduğu, insanların uyutulduğu, uyumayanların azınlık olarak sınıflandırıldığı, paranın en büyük din, dinin ve savaşın en büyük pazar zemini olduğu, ezikliğine narsizm figürleri atan ego aptallarının mantar gibi türediği, savaşın bile sanat dalı olarak görüp geliştirildiği, dedesinin dedesi tokat yedi diye dedesinin dedesine tokat atan adamın torunlarının torunlarına kin besleyen ziyniyetin hâlâ var olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
14 Mart 2012 Çarşamba
REGL
Kapı açılır ve Cemil oturduğu yerden kapıya doğru dönerek Rıza'ya seslenir...
Cemil - Geldin mi lan?
Rıza telaşlı, üzgün ve sinirli bir şekilde ayakkabılarını çıkarmaya çalışır. Aynı zamanda da yaşadığı gerginliği vücut diliyle göstermektedir. Çünkü ayakkabı bir türlü çıkmıyordur... Tek ayağıya denge kurmaya çalışırken fazlalıklarfan kurtularak denge kaybına uğramakta ve bu hengamede Cemil'e cevap verir...
Rıza - Off, çıkmıyor ya lanet şey, çişim de hep bu anlarda gelir zaten..!
Cemil - N'oldu lan, sesin titriyor, ağlayacak gibisin?
Rıza - Ay dur dur, labelanı vermesin neler oldu bir bilsen...
Cemil - Tamam gel de anlat hele...
Rıza - Hayvan kadın ya..!
Cemil - N'oldu..? Yoksa Rahime..?
Rıza - Ayy sorma Cemil ya... O hayvanın adını da ağzına alma...
Cemil - Ooo... Durumlar kötüymüş yahu. Anlat bakalım, geç otur hele.
Rıza - Ya bugün buluşmayalım dedim, bugün olmaz dedim, günler torbaya mı doldu dedim dedim ama dinlemedi...
Cemil - Eee?
Rıza - Ee'si işte kıramadım ben de bu hâlimle buluşmaya gittim. Önce bir şeyler yedik içtik. Sonra "bana gidelim mi?" diye sordu. Olmaz dedim ben de... Israr etti. Neyse, yine kıramadım hayvanı. ama suç bende...
Cemil - Ay bi' soluklan anacım, dur su getireyim sana...
Cemil kalkıp su getirir...
Rıza - Ay sağ ol şekerim...
Cemil - Al bakalım...
Rıza - Ölmüşlerinin canına gitsin anacım...
Cemil - Afiyet olsun, ee sonra n'oldu?
Rıza - Sonra işte gittik bunun eve... Film falan izleyelim dedi. Başta her şey güzeldi. Sonra bu iyice yanaştı, sarılmalar, öpmeler falan. Ay yapamam Rahime dedim... Tartıştık... Sonra bir sorun mu var dedi. İlk başta çekindim. Sonuçta daha yeni yeni tanıyoruz birbirimizi...
Cemil - Ay yoksa o hayvan sana bir şey mi yaptı Rıza!!
Rıza - Ayy sandığın gibi bir şey olmadı ama yine de olmaz daha görüşmem o hayvanla...
Cemil - Ay n'oldu, çatlatmasana adamı ayol...
Rıza - Ya üstüme geldi, sevişmek istedi falan. Olmaz dedim. Sonra tartıştıkçok. En son dayanamadım söyledim ben de, özel günüm dedim bugün... O da bana "tamam gel daha özel olsun işte" dedi ya... Hayvan yemin ederim...
Cemil - Ayy öküzmüüş ciddeeeen....
Rıza - Sonra anlamadı sandım, ben de söyledim regl olduğumu. Sonra bana "fark etmez canım ya, duşa gireriz ardından, nedir ki?" deyince vurdum kapıyı çıktım. Bak elim ayağım hâlâ titriyor.
Cemil - Ay iyi yapmışsın şekerim ya. Bu kadın milleti hep böyle, aklı fikri şeyde... Hiç anlamıyor hâlimizden!
Cemil - Geldin mi lan?
Rıza telaşlı, üzgün ve sinirli bir şekilde ayakkabılarını çıkarmaya çalışır. Aynı zamanda da yaşadığı gerginliği vücut diliyle göstermektedir. Çünkü ayakkabı bir türlü çıkmıyordur... Tek ayağıya denge kurmaya çalışırken fazlalıklarfan kurtularak denge kaybına uğramakta ve bu hengamede Cemil'e cevap verir...
Rıza - Off, çıkmıyor ya lanet şey, çişim de hep bu anlarda gelir zaten..!
Cemil - N'oldu lan, sesin titriyor, ağlayacak gibisin?
Rıza - Ay dur dur, labelanı vermesin neler oldu bir bilsen...
Cemil - Tamam gel de anlat hele...
Rıza - Hayvan kadın ya..!
Cemil - N'oldu..? Yoksa Rahime..?
Rıza - Ayy sorma Cemil ya... O hayvanın adını da ağzına alma...
Cemil - Ooo... Durumlar kötüymüş yahu. Anlat bakalım, geç otur hele.
Rıza - Ya bugün buluşmayalım dedim, bugün olmaz dedim, günler torbaya mı doldu dedim dedim ama dinlemedi...
Cemil - Eee?
Rıza - Ee'si işte kıramadım ben de bu hâlimle buluşmaya gittim. Önce bir şeyler yedik içtik. Sonra "bana gidelim mi?" diye sordu. Olmaz dedim ben de... Israr etti. Neyse, yine kıramadım hayvanı. ama suç bende...
Cemil - Ay bi' soluklan anacım, dur su getireyim sana...
Cemil kalkıp su getirir...
Rıza - Ay sağ ol şekerim...
Cemil - Al bakalım...
Rıza - Ölmüşlerinin canına gitsin anacım...
Cemil - Afiyet olsun, ee sonra n'oldu?
Rıza - Sonra işte gittik bunun eve... Film falan izleyelim dedi. Başta her şey güzeldi. Sonra bu iyice yanaştı, sarılmalar, öpmeler falan. Ay yapamam Rahime dedim... Tartıştık... Sonra bir sorun mu var dedi. İlk başta çekindim. Sonuçta daha yeni yeni tanıyoruz birbirimizi...
Cemil - Ay yoksa o hayvan sana bir şey mi yaptı Rıza!!
Rıza - Ayy sandığın gibi bir şey olmadı ama yine de olmaz daha görüşmem o hayvanla...
Cemil - Ay n'oldu, çatlatmasana adamı ayol...
Rıza - Ya üstüme geldi, sevişmek istedi falan. Olmaz dedim. Sonra tartıştıkçok. En son dayanamadım söyledim ben de, özel günüm dedim bugün... O da bana "tamam gel daha özel olsun işte" dedi ya... Hayvan yemin ederim...
Cemil - Ayy öküzmüüş ciddeeeen....
Rıza - Sonra anlamadı sandım, ben de söyledim regl olduğumu. Sonra bana "fark etmez canım ya, duşa gireriz ardından, nedir ki?" deyince vurdum kapıyı çıktım. Bak elim ayağım hâlâ titriyor.
Cemil - Ay iyi yapmışsın şekerim ya. Bu kadın milleti hep böyle, aklı fikri şeyde... Hiç anlamıyor hâlimizden!
9 Mart 2012 Cuma
AŞK I ZERK
Adam - Uzak diyarlardan gelmiş bir yabancı gibi karşıla beni; ürkek ve meraklı...
Kadın - Geçmişini unutmuş bir fahişe gibi gör beni; açtığın yeni sayfalara yaz, karalamak yerine...
Adam - Kaderinden kaçan bir korkak gibi sarıl bana; gücünü benden alan bir tanrıça gibi...
Kadın - Aptallığının bedelini ödeyen ayaklarınla koş bana; bile bile acı çeken bir doyumsuz gibi...
Adam - Dumana teslim olmuş kafanla düşün beni; keyfine yamak yap bedenimi...
Kadın - Zaafını gizleyemeyen çaresiz bir kraliçe gibi gör beni; ruhumu teslim al bedenimden...
Adam - Aşk ile bakan bir çift gözle ser bakışlarını gözlerime...
Kadın - Meşkin orgazmını bahşet dudaklarıma...
Adam - Ve sonra...
Kadın - Yine iki yabancı olalım birbirimize...
Adam - Tekrar aşık olabilmek için...
Kadın - Geçmişini unutmuş bir fahişe gibi gör beni; açtığın yeni sayfalara yaz, karalamak yerine...
Adam - Kaderinden kaçan bir korkak gibi sarıl bana; gücünü benden alan bir tanrıça gibi...
Kadın - Aptallığının bedelini ödeyen ayaklarınla koş bana; bile bile acı çeken bir doyumsuz gibi...
Adam - Dumana teslim olmuş kafanla düşün beni; keyfine yamak yap bedenimi...
Kadın - Zaafını gizleyemeyen çaresiz bir kraliçe gibi gör beni; ruhumu teslim al bedenimden...
Adam - Aşk ile bakan bir çift gözle ser bakışlarını gözlerime...
Kadın - Meşkin orgazmını bahşet dudaklarıma...
Adam - Ve sonra...
Kadın - Yine iki yabancı olalım birbirimize...
Adam - Tekrar aşık olabilmek için...
4 Mart 2012 Pazar
KARISEPETI.COM
Cemil hayattan umduğunu bulamamış, monoton, maddi ve manevi olarak sıkıntılı günler geçiren biridir. Ev arkadaşı Rıza ise Cemil'in tam aksine hızlı yaşayan, iyi bir işe sahip olan, sosyal bir adamdır. Günün büyük bir bölümünü internette araştırma yaparak geçiren, son ürünlerden ve interneti ilgilendiren her şeyden haberi olan Cemil bir web sitesi keşfeder... İşte bu site evdeki tüm dengeleri değiştirecektir... Akşam olmuş ve Rıza eve gelmiştir, Cemil ise bilgisayar ekranına kilitlenmiş bir şeyler yapmaktadır...
3 Mart 2012 Cumartesi
FRANK'İN SUÇU NE?
Frank uzun bir süre sonra özgürlüğüne kavuşmuştur. Sıra intikamını almaya gelmiştir. Frank, Jeffrey'den intikamını almak için hapiste bol bol plan yapmıştır ve çıktıktan sonra doğruca yola koyulmuştur. Frank önce eski dostu Big Joe ve büyük kuzeni Billy'nin ziyaretine gitmiştir. Aslında bu hem ziyaret, hem de Jeffrey'den alacağı intikamın planını hayata geçirmek için attığı ilk adım olacaktır. Frank eski dostu Big Joe ve büyük kuzeni Billy ile bir araya geldiğinde önce hasret giderip kafaları çektikten sonra planını anlatmaya ister...
2 Mart 2012 Cuma
BEYAZ BİR SİYAH
İnandırdım kendimi...
Döktüm üzerime kasıtlı bir şekilde...
Komik duruma düşsem bile fark edilmek için, ufak bir çocuk gibi!
Kendim bile güldüm sonraların olasılıklarına, olmaması gereken olasılıklara...
Ama kanun işliyor ve benim olmasını istediklerime inanmam gerekiyor;
Arzın talebine sıkışmış hayali karşılıklar, fatura ağır, ben kuş gibi hafif...
Üflesen uçacağım, sakat kanadıma bakmadan...
Ama kasırgaların uzaklaştıracak, sakatlayacak iyice!
Dur desem de dinleyecek sanki bu kısır döngü,
Ya da ben duracağım olduğum yerde dönüp durmaktan...
Küçücük taşlar zarar vermeye başladılar ayaklarıma.
Aynı yerde dönmekten aşındılar, her taş yer yaptı...
Bile bile tuz döktüm yollara, kar da beyaz o da!
Yalan da beyaz, gerçek de, saflık da..!
Gülerken gördüğüm dişler de beyaz, baktığım gözlerin etrafı da!
Ya beyazlar zarar veriyor bana, ya da siyaha boyadığım ütopyalar...
Gözlerim sarhoş, kan çanağına dönmüş.
İçimdeki ben ölmüş,
Mutluluk zihnimden akıp giden bir dölmüş..!
Döktüm üzerime kasıtlı bir şekilde...
Komik duruma düşsem bile fark edilmek için, ufak bir çocuk gibi!
Kendim bile güldüm sonraların olasılıklarına, olmaması gereken olasılıklara...
Ama kanun işliyor ve benim olmasını istediklerime inanmam gerekiyor;
Arzın talebine sıkışmış hayali karşılıklar, fatura ağır, ben kuş gibi hafif...
Üflesen uçacağım, sakat kanadıma bakmadan...
Ama kasırgaların uzaklaştıracak, sakatlayacak iyice!
Dur desem de dinleyecek sanki bu kısır döngü,
Ya da ben duracağım olduğum yerde dönüp durmaktan...
Küçücük taşlar zarar vermeye başladılar ayaklarıma.
Aynı yerde dönmekten aşındılar, her taş yer yaptı...
Bile bile tuz döktüm yollara, kar da beyaz o da!
Yalan da beyaz, gerçek de, saflık da..!
Gülerken gördüğüm dişler de beyaz, baktığım gözlerin etrafı da!
Ya beyazlar zarar veriyor bana, ya da siyaha boyadığım ütopyalar...
Gözlerim sarhoş, kan çanağına dönmüş.
İçimdeki ben ölmüş,
Mutluluk zihnimden akıp giden bir dölmüş..!
HATALI BAŞLIK
Yenilgiler bir adet tecrübe verir sana, kirli ve tozlu sandıkta.
Açarsın ve içersin hepsini, başın döner hazmedemezsin önce...
Sonra alışırsın, bir nefes daha alırsın üstüne kasvetli havadan. Ciğerlerin sıkışır ve öksürürsün...
Ama alışırsın buna da. Kalendeki gedikleri sıvarsın, hatalar ile kapatırsın yavaş yavaş...
Uykuların gündüze, ruhun geceye teslim olur...
Pencereni kapatırsın... Hiç gündüz uğramaz sana, uğrayamaz.
Ve sanrılar ile dolu odanda hep gece...
Ona da alışırsın...
Geceye kamçıyı vurursun kadehlerinle..
Sen sadist, o mazoşist ve her gözyaşın ise orgazmın oluverir farkına varmadan...
BİR TOMAR ÜNLEM
O'nun kurgusu, kibiri, kini, egosu;
Zaafına yenik bir ezik, ezmeye proglamlı bir enik!
- Al sana bir tomar mutluluk. Sadece diz çök ve susmaya devam et! İtaat et!
O bir tomar mutluluğa salıncak yapıp sallanamayız...
Tutku;
Arkadan hançeri çoktan yemiş bir yalan!
Yalan;
Gerçeklere yapılan suni bir teneffüs...
Suni, ciğerlerindeki hava bile suni..!
Gerek yok...
İhtiyaç fazlası...
Ütopyalar ıskalanmış bir atış tahtası..!
Gerçek;
Sandığın kadar bilinçaltında çoğalan bir soru işareti;
Büyüdükçe ünlemlere dönüşen...
Zaafına yenik bir ezik, ezmeye proglamlı bir enik!
- Al sana bir tomar mutluluk. Sadece diz çök ve susmaya devam et! İtaat et!
O bir tomar mutluluğa salıncak yapıp sallanamayız...
Tutku;
Arkadan hançeri çoktan yemiş bir yalan!
Yalan;
Gerçeklere yapılan suni bir teneffüs...
Suni, ciğerlerindeki hava bile suni..!
Gerek yok...
İhtiyaç fazlası...
Ütopyalar ıskalanmış bir atış tahtası..!
Gerçek;
Sandığın kadar bilinçaltında çoğalan bir soru işareti;
Büyüdükçe ünlemlere dönüşen...
12 Şubat 2012 Pazar
HIGH
Gece, şehrin tenhalarında çıkmaz bir sokak; duvarlar kirli, keskin bir sidik kokusu hakim ve etrafta çeşitli çöpler yere atılmış. En çok göze çarpan gelişi güzel savrulmuş içki şişeleri. Sokağın sonunda ise bir kapı var. Kapının başında iki kişi bekliyor. O karanlıkta uyuşturucudan kan çanağına dönen gözlerini kamufle etmek için taktıkları gözlük insanı yeterince korkmasına ve paniklemesine neden olabilir.. Bilmediğin bir yerdesin, amaçsız şekilde kendini yükselmeye bırakmışsın, akıbetini düşünmeden..
31 Ocak 2012 Salı
ŞÜPHE
Sherlock Holmes - Sanırım şuan karım beni aldatıyor...
Cemil - Bu da içince triplere giriyor arkadaş.
Sherlock Holmes - Yok yok... Kesin aldatıyor...
Cemil - Lan yenge içeride oğlum, iki kadeh içince sapıtıyorsun sen de ha...
Sherlock Holmes - Ben içince sapıtmam lan!
Cemil - Tamam lan... Bu kaç?
Sherlock Holmes - 4.5
Cemil - Vay piç...
Sherlock Holmes - Yaa, ne sandın lan! Ama dur sen, beni kimle aldatıyor onu da bulacağım!
Cemil cep telefonundan mesaj yazar...
Cemil - Kız, Rahime... Kocan ilişkimizi çaktı. Yarından tezi yok kaçıyoruz...
Cemil - Bu da içince triplere giriyor arkadaş.
Sherlock Holmes - Yok yok... Kesin aldatıyor...
Cemil - Lan yenge içeride oğlum, iki kadeh içince sapıtıyorsun sen de ha...
Sherlock Holmes - Ben içince sapıtmam lan!
Cemil - Tamam lan... Bu kaç?
Sherlock Holmes - 4.5
Cemil - Vay piç...
Sherlock Holmes - Yaa, ne sandın lan! Ama dur sen, beni kimle aldatıyor onu da bulacağım!
Cemil cep telefonundan mesaj yazar...
Cemil - Kız, Rahime... Kocan ilişkimizi çaktı. Yarından tezi yok kaçıyoruz...
26 Ocak 2012 Perşembe
KISA METRAJDA HIZLI VİRAJ
Bir heves, cümleler kafes...
Kafesi parçalayan ben, 'ego' hapseden..?
Köprülerde geçiş serbest, zihinler keşmekeş...
Yolları kapayan kar beyaz, eriten tuz beyaz...
Yalan beyaz, zehir beyaz...
Sigaram beyaz, hayallerim beyaz...
Kefen beyaz, karaladığım yaşam siyah!
Kar beyaz, tuz beyaz...
Yalın ayak yürümekten yorulan ben, koşan heves!
Hızlı geçişlerin bipolar bozukluğu tez..!
Pes!
Bana pes! Benden pes!
İnandım ya kendi kurguladığıma,
Uyumadan önce kurduğum hayali mutluluğa;
Pes!
Çektiğim filmin olmayan senaryosu, kırılan kalemin 'ego'su!
Kısa metrajlı mutluluk mastürbasyonu, uzun metraj olan dramatize edilmiş versiyonu!
Arkadan yükselen parçadaki solonun rengi pembe, babası Floyd...
Yüksek umutların son dansı, olmayacak devrimin öpüşme sekansı;
Odama yansıyan ışık mavi, kurguladığım meşkin rengi kırmızı!
Odamda yalnızım, meşkimde yalnızım.
Düşümde yalnızım, gerçeğimde yalnızım.
Böyle aşkın ıstırabının amına koyayım!!!
Böyle sonların, sonun ardındaki başlangıcın..!
Bu kısır döngünün üzerine Hardcore orgazmlar yapıştırayım.
Yalandan sert olsun...
Yalandan haz olsun...
Yalandan farz olsun ki;
Argo laflara ve içilen sigaralara sansür koyanın..!
Kafesi parçalayan ben, 'ego' hapseden..?
Köprülerde geçiş serbest, zihinler keşmekeş...
Yolları kapayan kar beyaz, eriten tuz beyaz...
Yalan beyaz, zehir beyaz...
Sigaram beyaz, hayallerim beyaz...
Kefen beyaz, karaladığım yaşam siyah!
Kar beyaz, tuz beyaz...
Yalın ayak yürümekten yorulan ben, koşan heves!
Hızlı geçişlerin bipolar bozukluğu tez..!
Pes!
Bana pes! Benden pes!
İnandım ya kendi kurguladığıma,
Uyumadan önce kurduğum hayali mutluluğa;
Pes!
Çektiğim filmin olmayan senaryosu, kırılan kalemin 'ego'su!
Kısa metrajlı mutluluk mastürbasyonu, uzun metraj olan dramatize edilmiş versiyonu!
Arkadan yükselen parçadaki solonun rengi pembe, babası Floyd...
Yüksek umutların son dansı, olmayacak devrimin öpüşme sekansı;
Odama yansıyan ışık mavi, kurguladığım meşkin rengi kırmızı!
Odamda yalnızım, meşkimde yalnızım.
Düşümde yalnızım, gerçeğimde yalnızım.
Böyle aşkın ıstırabının amına koyayım!!!
Böyle sonların, sonun ardındaki başlangıcın..!
Bu kısır döngünün üzerine Hardcore orgazmlar yapıştırayım.
Yalandan sert olsun...
Yalandan haz olsun...
Yalandan farz olsun ki;
Argo laflara ve içilen sigaralara sansür koyanın..!
16 Ocak 2012 Pazartesi
TELEFON ARIZA
Cemil - İyi günler... Telefon arızadan arıyoruz, ahizeye üfler misiniz (kıh kıh kıh)
Neo - Pfuuuuu...
Cemil - Oyşş... Taşşşşaklarım serinledi... Ahahahahaha....
Akabinde; Neo, ahizeden çıkar ve Cemil'in karşısına dikilir...
Neo - Kimle taşşak geçiyon lan sen!?
Cemil - Eee... Şey... Abim be, valla bak şimdi şöyle old...
Neo - Kes lan! Serinleticem ben şimdi seni, dur sen. Alo, merkez! Bana hardcore programı yükleyin lan çabuk..!
Cemil - Ha.. Hard... Hardcore mu dedin Neo abi..?
Neo - Ne o..? Dondun kaldın!? Hardcore tabii...
Birden sıçrayarak gözlerini açar Cemil... Kabusun etkisinden 1-2 dakika kurtulamaz ve sağına soluna boş boş bakar. O esnada kapı çalar ve;
Rıza - Lan sabahtan beri arıyorum telefon meşgul, kimle konuşuyorsun bu kadar lan! Sonra fatura kol gibi geliyor diyorsun. Gelir tabii..!
Cemil - Ha.. Hadi canım.. Me.. Me... Meşgul mü??
Rıza - Ne o, yalan mı konuşuyoruz lan burada biz!
Rıza - Cemil, n'oldu lan? Suratın kireç gibi oldu birden... Alooo.
(dıt dıt dıt dıııı... dıt dıt dıt dıııı... dıt dıt dıt dııı. dıdıdıdıdıdıdıdıdıdıdı)
Neo - Pfuuuuu...
Cemil - Oyşş... Taşşşşaklarım serinledi... Ahahahahaha....
Akabinde; Neo, ahizeden çıkar ve Cemil'in karşısına dikilir...
Neo - Kimle taşşak geçiyon lan sen!?
Cemil - Eee... Şey... Abim be, valla bak şimdi şöyle old...
Neo - Kes lan! Serinleticem ben şimdi seni, dur sen. Alo, merkez! Bana hardcore programı yükleyin lan çabuk..!
Cemil - Ha.. Hard... Hardcore mu dedin Neo abi..?
Neo - Ne o..? Dondun kaldın!? Hardcore tabii...
Birden sıçrayarak gözlerini açar Cemil... Kabusun etkisinden 1-2 dakika kurtulamaz ve sağına soluna boş boş bakar. O esnada kapı çalar ve;
Rıza - Lan sabahtan beri arıyorum telefon meşgul, kimle konuşuyorsun bu kadar lan! Sonra fatura kol gibi geliyor diyorsun. Gelir tabii..!
Cemil - Ha.. Hadi canım.. Me.. Me... Meşgul mü??
Rıza - Ne o, yalan mı konuşuyoruz lan burada biz!
Rıza - Cemil, n'oldu lan? Suratın kireç gibi oldu birden... Alooo.
(dıt dıt dıt dıııı... dıt dıt dıt dıııı... dıt dıt dıt dııı. dıdıdıdıdıdıdıdıdıdıdı)
CEMİL ve CENTİLMENLİK ÜZERİNE
Yolun karşısında yardıma ihtiyacı olan, alımlı, zarif ve güzel bir kadın, önünde ise hain, pis, iğrenç ve küstah, çamurla karışık su birikintisi... Kadın çaresizce yardım beklemektedir, Tabii Cemil'e göre...
Cemil ise, yolun karşısında bu durumu görür, bir kahraman edasıyla duruma el koymak için kadının yakınına gelir. Üzerindeki pelerini çıkarır ve kadının önüne serer...
Cemil - Lütfen bu güzelliğe küstah çamuru sıçratmayın bayan, lütfen çekinmeyin, geçin...
Kadın - Aa aa deli mi ne ayol... Ay bir de 19. yy kibar erkeği rollerine girmez mi... Bana baksana sen bana! Kolay lokma mı sandın sen beni!? Bunlara karnımız tok! Bas kenara, çekil çekil! Vallahi 'İmdaaaat' diye bağırırım! Çekil, yersin kafaya çantayı. Sapık..!
Cemil - Leydi sandık mahalle karısı çıktı amına kodumun! İmitasyon zenginliğin amına koysunlar emi, gitti güzelim pelerin. Çamur lekesi de çıkmaz ha şimdi.
Cemil ise, yolun karşısında bu durumu görür, bir kahraman edasıyla duruma el koymak için kadının yakınına gelir. Üzerindeki pelerini çıkarır ve kadının önüne serer...
Cemil - Lütfen bu güzelliğe küstah çamuru sıçratmayın bayan, lütfen çekinmeyin, geçin...
Kadın - Aa aa deli mi ne ayol... Ay bir de 19. yy kibar erkeği rollerine girmez mi... Bana baksana sen bana! Kolay lokma mı sandın sen beni!? Bunlara karnımız tok! Bas kenara, çekil çekil! Vallahi 'İmdaaaat' diye bağırırım! Çekil, yersin kafaya çantayı. Sapık..!
Cemil - Leydi sandık mahalle karısı çıktı amına kodumun! İmitasyon zenginliğin amına koysunlar emi, gitti güzelim pelerin. Çamur lekesi de çıkmaz ha şimdi.
13 Ocak 2012 Cuma
CEMİL KENDİ ALEMİNDE
Cemil, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde uzun süredir şizofreni tedavisi gören; genelde zararsız, sevilen ve kendi aleminde bir hastadır. İki kişi hariç, herkes ile uyumludur. Cemil2in hayali arkadaşlarından biri olan Şapkacı Hüsrev, Cemil'i daha önce hiç görmediği ve yaşamadığı bir dünyanın içine götürüp, ona hem kılavuzluk, hem de yoldaşlık yapacaktır. Cemil ve Şapkacı Hüsrev, hastanenin arka bahçesinde bir dizi macera yaşarlar...
10 Ocak 2012 Salı
FİRAR EYLE KADIN
Raks eyle kadın;
Parlayan vücudunda ter damlası olayım...
Meşk eyle kadın;
Zevk-i firar edeyim zihinlerden...
Cigara sar kadın..!
Küçük parmaklarınla bana bahşet,
Tadındaki yakıcılığı dudaklarıma, ciğerlerime..!
Özgür olduğum kadar tutsağım, tutsak olduğum kadar da kırmızı tonlarda... Peçeleri yavaşça açılan silüetler hiç olmadığı kadar mavi duvarımda. Dinlere kafa tutarcasına bir zina söz konusu, ruhsal bağlamda...
Zerk eyle kadın kendini damarlarıma
Göğüs arasından bacak arasına kadar edepsiz şiirlerin ünlemiyim! Olabildiğine günahkâr, olabildiğine umursamaz... Umrumu da zehre satıp keyfimi yamak yapmışım mutfağıma zaten...
Farz eyle kadın yalnızlığımın sevişlerine
Bünyesel kayboluşların yegâne ustasıyım; bilinçaltımda dergâh açtım.. Sanrılardan uzağım, sanrılar içerisinde.
Kulaklara aşinayım, çığlıklar hâlinde...
sulh eyle kadın savaşımın en kanlı yerinde
Zaman; özgür kalacak, bizleri özgür kılacak...
23 Aralık 2011 Cuma
THE WALL
20 Aralık 2011 Salı
-YORulmak DAğıtmıyor SOYUTLAŞtırıyor
'Yor'da soyutlaşırsın, geleceği unutursun kaldırdığın rafta, geçmişin seni geçecek ne de olsa...
İlerliyor zaman, önüme geçiyor, geride kalıyorum. Şimdiki zamanda alıyorum nefesi. Geleceğimin peşinde bir dedektif gibi. Hiç bakmıyorum ardıma, Bakamıyorum... Bakarsam duraksarım yoksa. Afallarım, tökezlerim. Takılır kalırım, kime ne!? Kime? Sana, bana, bize... Bakarsam ardıma geçer beni geçmiş zamanın 'mış'lı hikayeleri. Olur ya; kalsam geçmişin ardında, geriye sarsa zaman? Çıkılması güç olan anların seni içine çeken girdabı, bataklık gibi çeker karanlığına. Gömülürsün işte! Çıkamazsın. Sesini duyuramazsın. Ne sen, ne ben, ne de biz fayda sağlar egoma. En ilkel bana...
18 Aralık 2011 Pazar
DÜŞÜNEN ADAM DİYALOGLARI 2
Cemil - Yaaa Polatcım... Sen giderken biz dönüyorduk... Hadi bakalım, al tavlayı koltukaltına, sağdan yürü...
Polat - Abi, yalnız bu aramızda bir sır olarak kalsın... Biliyorsun; bizim de bir ismimiz var bu alemde...
Cemil - Tamam lan tamam... Anladık. Ama bir dahakine alırım jipin anahtarlarını, ona göre...
Polat - Eyvallah abim... Büyüksün.
Heykel - Yalnız; iki kişinin bildiği sır, sır değildir abiler. Ee ben de duydum, etti sana üç. Ama bu yüz, bin de olabilir tabii...
Polat - Vay piç!
Cemil - Götlük yapma lan abine..!
Heykel - Valla onu bunu bilmem... Beni karıya götürün. yoksa herkese öterim. Kendimi bildim bileli burada mal gibi oturup gelen geçen karıyı kesiyorum. Elim bi' kadın eline bile değmedi düşünmekten. Götürün, yoksa herkese anlatırım..!
Polat - Kodumun 'ucubesi'ne bak lan, tehdit ediyor bir de..!
Cemil - Dur yeğenim... İki kişinin bildiği sır, sır değilmiş değil mi?
Polat - Hee.. Öyle dedi yavşak! Haa vaaay, abim. Çok çakalsın ha. Anladım!
Heykel - Hassiktir ya..!
Polat - Abi heykeli dikilecek adamsın ha!
Cemil - La oğlum bırak la... Başımıza ne geldiyse 'ucube'ler yüzünden geldi. Heykel yerine 2 kilo Kars kaşarı al bana...
Polat - Lafı mı da sokarım diyorsun yani inceden...
Cemil - Yok be gülüüm... Maksat memleketimizin lezzetlerini tanıtmak...
Polat - Haklısın abi... Ne o lan heykel, Karadeniz'de gemilerin mi battı? Kitap mı yazıcan lan düşünüyorsun öyle? Çok düşünme lan, alırlar valla içeri...
Heykel - Lafımı da sokarım diyorsun yani inceden...
Polat - Yok be gülüüüm... Ben senin için düşünmeyi göze almışım..!
Polat - Abi, yalnız bu aramızda bir sır olarak kalsın... Biliyorsun; bizim de bir ismimiz var bu alemde...
Cemil - Tamam lan tamam... Anladık. Ama bir dahakine alırım jipin anahtarlarını, ona göre...
Polat - Eyvallah abim... Büyüksün.
Heykel - Yalnız; iki kişinin bildiği sır, sır değildir abiler. Ee ben de duydum, etti sana üç. Ama bu yüz, bin de olabilir tabii...
Polat - Vay piç!
Cemil - Götlük yapma lan abine..!
Heykel - Valla onu bunu bilmem... Beni karıya götürün. yoksa herkese öterim. Kendimi bildim bileli burada mal gibi oturup gelen geçen karıyı kesiyorum. Elim bi' kadın eline bile değmedi düşünmekten. Götürün, yoksa herkese anlatırım..!
Polat - Kodumun 'ucubesi'ne bak lan, tehdit ediyor bir de..!
Cemil - Dur yeğenim... İki kişinin bildiği sır, sır değilmiş değil mi?
Polat - Hee.. Öyle dedi yavşak! Haa vaaay, abim. Çok çakalsın ha. Anladım!
Heykel - Hassiktir ya..!
Polat - Abi heykeli dikilecek adamsın ha!
Cemil - La oğlum bırak la... Başımıza ne geldiyse 'ucube'ler yüzünden geldi. Heykel yerine 2 kilo Kars kaşarı al bana...
Polat - Lafı mı da sokarım diyorsun yani inceden...
Cemil - Yok be gülüüm... Maksat memleketimizin lezzetlerini tanıtmak...
Polat - Haklısın abi... Ne o lan heykel, Karadeniz'de gemilerin mi battı? Kitap mı yazıcan lan düşünüyorsun öyle? Çok düşünme lan, alırlar valla içeri...
Heykel - Lafımı da sokarım diyorsun yani inceden...
Polat - Yok be gülüüüm... Ben senin için düşünmeyi göze almışım..!
DÜŞÜNEN ADAM DİYALOGLARI 1
Cogito ergo sum
Cemil - Bazen düşünüyorum da... Varım. Ben de varım bu lan bu hayat oyununda. Ben de sistemin bir parçasıyım..! Ooff of! Beni bu sistem çıldırttı! Sen ne düşünüyorsun lan öyle kara kara?
Heykel - Ya ne düşüncem be abi... Gırtlağa kadar batmışım. Ben düşünmeyim de kim düşünsün..? Bakkala borç, çocukların okul masrafları, taksitler, kredi kartını hiç sorma.. Ben burada ay sonunu nasıl getiririm diye düşünüyorum, sen de yok efendim sistemi eleştireyim, yok felsefik felsefik 'düşünüyorum o hâlde varım'lar falan...
Cemil - Lan bu sistem seni heykele çevirmiş. Öyle mal gibi kalmışsın..! Çalışmak için yaşa, yaşamak için öl!
Heykel - Zamanında biilemedik abi... Kredi kartı al, rahat edersin dediler. Bankamıza gel kredi kartı verelim, kredi verelim, azar azar ödersin dediler. Har vurduk harman savurduk, saçtık paraları hep. Şey, abi... Bi' dal sigaran var mı be? Efkâr yaptım, üzerimde de şimdi para yok...
Cemil - Paraları paraları, deli gibi deli gibi, paraları harvur saç saç saç... Sonra yok "abi bi' dal sigara versene", vay efendim "ay sonunu nasıl getireceğim" tripleri...
Heykel - Abi, ayıp ediyorsun ama... Kalbimi kırıyorsun, bozuluyorum...
Cemil - Kes lan tırıvırıyı... Gidiyorum ben. Al, paket sende kalsın. Taşa da oturma cırcır olursun.
Heykel - Düşünüyorum da... Amaaaan..! Düşün düşün boktur işim...
Ya herşeyim, ya hiçim...
Sorma dünya ne biçim...
Bir kördüğüm ki içim,
Çözdükçe dolanıyor...
17 Aralık 2011 Cumartesi
GEREKSİYON
Direksiyon elimde, huni kafamda; yavaş yavaş damıtıyorum zihnimi boşluğa...
Sek için, sert değil bu sefer cümlelerim. Masadaki sohbet tozlarını arkadaşımın kredi kartıyla bölüyorum. Tam 5, yazı ile beş çizgi ..! Bende yok çünkü kredi kartı. Kullanmıyorum, kullanmak da istemiyorum. Kötü bir alışkanlık, kötü diye zihinlere sokulan her şeye nazaran! Çünkü; benim ayaklarım benzinle çalışmıyor, alış-verişimi pos makinesine sokulan çipli prangalarla yapmıyorum. Tek slip kafası yok bende. Zaten slip olan her şeyden nefret ederim. Slip don bile giymem hiç! Saldım çayıra, bırak şimdi, çıkmayalım bayıra. Düşmesin kafalar..!
Meşelerden meşe beğeniyorum; o kadar da forsum olsun..! Dilimin altına da ufak bir dünya sıkışmış; LâkinSanrıDeğil. Ben de diyorum neyin karışık mutluluğu bu. Bu dünyaya nispeten benim kurguladığım bir dünya! Ne de olsa algılarımın kapılarını ardına kadar açtım; bırakın da bilinçaltımda gelişip şekillensin, siz şekillendirceğiniz kadar... Bak geliyor yine 5 kardeşin ağzından küfürler!
Zaman makinesi icat ettim az önce. Ama sadece geri gidebiliyorum. Oha lan! Geri vitese takmışım, ben de diyorum neden ileri gitmiyor bu! İşte bu yüzden sevmiyorum otomatik olan şeyleri... Bence analog olması daha iyi!
Dipnot: 'Analog' kelimesi de ne tuhaf, bana göre tuhaf! Sanki anaları inceleyen bilim insanlarına verilen ünvaşmış gibi geliyor bana. Zaten Kraliçe ota-boka ünvan veriyor, pazardan seçmece yapar gibi... Her neyse! Bir tane anam var ulan, yemişim bilimi! Ana-bacı yapmayacaksınız birader..!
Şişede durduğu gibi durmuyor..! Çünkü sıvı; bulunduğu şeyin (güğüm, leğen, yeğen, kap, kep, kaf-sin-kaf, göz-göz, paf küf paf vb.)şeklini alır. Bu konuda fizik kurallarına aykırı hareket edenlere de 'sünger' diyorlar zaten. Ama ben geçmişe bir sünger çekiyorum... Ve Şişenin ağzını açtım, aynen yere döküldü. Kötü bir deneyim oldu açıkçası... Demek ki hakikaten şişede durduğu gibi durmuyor. Oysa ki ne biçim hayaller kurmuştum!
Sek için, sert değil bu sefer cümlelerim. Masadaki sohbet tozlarını arkadaşımın kredi kartıyla bölüyorum. Tam 5, yazı ile beş çizgi ..! Bende yok çünkü kredi kartı. Kullanmıyorum, kullanmak da istemiyorum. Kötü bir alışkanlık, kötü diye zihinlere sokulan her şeye nazaran! Çünkü; benim ayaklarım benzinle çalışmıyor, alış-verişimi pos makinesine sokulan çipli prangalarla yapmıyorum. Tek slip kafası yok bende. Zaten slip olan her şeyden nefret ederim. Slip don bile giymem hiç! Saldım çayıra, bırak şimdi, çıkmayalım bayıra. Düşmesin kafalar..!
Meşelerden meşe beğeniyorum; o kadar da forsum olsun..! Dilimin altına da ufak bir dünya sıkışmış; LâkinSanrıDeğil. Ben de diyorum neyin karışık mutluluğu bu. Bu dünyaya nispeten benim kurguladığım bir dünya! Ne de olsa algılarımın kapılarını ardına kadar açtım; bırakın da bilinçaltımda gelişip şekillensin, siz şekillendirceğiniz kadar... Bak geliyor yine 5 kardeşin ağzından küfürler!
Zaman makinesi icat ettim az önce. Ama sadece geri gidebiliyorum. Oha lan! Geri vitese takmışım, ben de diyorum neden ileri gitmiyor bu! İşte bu yüzden sevmiyorum otomatik olan şeyleri... Bence analog olması daha iyi!
Dipnot: 'Analog' kelimesi de ne tuhaf, bana göre tuhaf! Sanki anaları inceleyen bilim insanlarına verilen ünvaşmış gibi geliyor bana. Zaten Kraliçe ota-boka ünvan veriyor, pazardan seçmece yapar gibi... Her neyse! Bir tane anam var ulan, yemişim bilimi! Ana-bacı yapmayacaksınız birader..!
Şişede durduğu gibi durmuyor..! Çünkü sıvı; bulunduğu şeyin (güğüm, leğen, yeğen, kap, kep, kaf-sin-kaf, göz-göz, paf küf paf vb.)şeklini alır. Bu konuda fizik kurallarına aykırı hareket edenlere de 'sünger' diyorlar zaten. Ama ben geçmişe bir sünger çekiyorum... Ve Şişenin ağzını açtım, aynen yere döküldü. Kötü bir deneyim oldu açıkçası... Demek ki hakikaten şişede durduğu gibi durmuyor. Oysa ki ne biçim hayaller kurmuştum!
Her neyse, kafaları dağıtmak gerek. Gereksiyon hâlinde beynim! Neyin gereksiyonu demeyin! Ne demişler?
İnsanın başına ne gelirse ya meraksiyondan, ya da ereksiyo.. Öhöm..
Keyifle kalın...
İnsanın başına ne gelirse ya meraksiyondan, ya da ereksiyo.. Öhöm..
Keyifle kalın...
13 Aralık 2011 Salı
MASAL ALTINDAN ZİHİN YÜRÜTMECE
Sesler... Uzaktan, çok uzaktan, kulağımın dibinden yükseliyor. Algılarımı aşıyor, zihnime ulaşıyor. Zihnimden yuvarlanıyor derinliklerime. Bilinçaltıma kadar düşüyor, yaralanıyor. İlk müdahale beynimin sağ lobunda bir sedyede yapılıyor. Taburcu edilene kadar güçleniyor. Ayaklanıyor, dolaşıyor, kemiriyor açlıktan! Sol tarafa geçtiğinde ise anlıyorum ki; açmam lazım gözlerimi, açmam lazım kulaklarımı, açmam lazım ağzımı!
Gerçeklere yapılan açık kalp masajıdır bazen yalanlar... Neşter keskinliğindeki bu kısır döngü, hep aynı yerden kesmeye devam ediyor. Bir yalan söyleniyor, o yalan masal gibi geliyor. Zaten masallar da bir yalan değil mi? O masallarda bir rol biçmez mi insan kendine, kaptırmaz mı yalandan da olsa anlatılanlara? Bile bile kaptırıyorum kendimi..!
Girişi O'ndan, gelişmesi bilinçaltımdan, finali ise benden. O. O kimdir, nedir? 3. tekil şahıs. Soyut ama bir o kadar da somut... Masallar anlatılır hep; -mış, -muş diye... Dillerden dillere. İlk dilden son dile... Bir zihinden bir zihine... O işte. İlk zamandan günümüze. Bana, sana, bize, size... O çeker dumanı ciğere. Üfler yüzüme, yüzüne, yüzümüze, yüzünüze... Müptezel olmuş o'nun dili, anlatır, inandırır. Aslında inanmazsın ama inanıyormuş gibi yaparsın. Sonra içten içe inanırsın, kaptırırsın. Hiç öyle bakma... Kaptırırsın. Bugüne dek nelere kaptırmadın ki kendini, nelere kaptırmadım ki kendimi, nelere kaptırmadık ve nelere kaptırmadınız ki kendinizi...
Yozlaşmış bir mitolojik saplantılarda dünyanın seyri...
O anlatıyor... O'na inanıyoruz, inanıyorsunuz. Aslında inanmıyorum, belki de inanmıyorsunuz. Peki final benim elimde ise... Final senin elinde ise... Neden özgür bırakmıyoruz zihinleri? Neden özgür bırakmıyorsunuz zihinleri? Sizi geçtim. Bizdeyim, bendeyim... Ama benim de ellerim bağlı! Senin de ellerin bağlı mı? Daha 'biz' olmayı başaramıyoruz azınlık olmaktan başka. Ellerimin bağlı olmasının sebebi sensin aslında, sizsiniz aslında..!
Özgürlük yok, özgürlükler bile tarifeli. Peki ya senin tarifen hangisi!?
Gerçeklere yapılan açık kalp masajıdır bazen yalanlar... Neşter keskinliğindeki bu kısır döngü, hep aynı yerden kesmeye devam ediyor. Bir yalan söyleniyor, o yalan masal gibi geliyor. Zaten masallar da bir yalan değil mi? O masallarda bir rol biçmez mi insan kendine, kaptırmaz mı yalandan da olsa anlatılanlara? Bile bile kaptırıyorum kendimi..!
Girişi O'ndan, gelişmesi bilinçaltımdan, finali ise benden. O. O kimdir, nedir? 3. tekil şahıs. Soyut ama bir o kadar da somut... Masallar anlatılır hep; -mış, -muş diye... Dillerden dillere. İlk dilden son dile... Bir zihinden bir zihine... O işte. İlk zamandan günümüze. Bana, sana, bize, size... O çeker dumanı ciğere. Üfler yüzüme, yüzüne, yüzümüze, yüzünüze... Müptezel olmuş o'nun dili, anlatır, inandırır. Aslında inanmazsın ama inanıyormuş gibi yaparsın. Sonra içten içe inanırsın, kaptırırsın. Hiç öyle bakma... Kaptırırsın. Bugüne dek nelere kaptırmadın ki kendini, nelere kaptırmadım ki kendimi, nelere kaptırmadık ve nelere kaptırmadınız ki kendinizi...
Yozlaşmış bir mitolojik saplantılarda dünyanın seyri...
O anlatıyor... O'na inanıyoruz, inanıyorsunuz. Aslında inanmıyorum, belki de inanmıyorsunuz. Peki final benim elimde ise... Final senin elinde ise... Neden özgür bırakmıyoruz zihinleri? Neden özgür bırakmıyorsunuz zihinleri? Sizi geçtim. Bizdeyim, bendeyim... Ama benim de ellerim bağlı! Senin de ellerin bağlı mı? Daha 'biz' olmayı başaramıyoruz azınlık olmaktan başka. Ellerimin bağlı olmasının sebebi sensin aslında, sizsiniz aslında..!
Özgürlük yok, özgürlükler bile tarifeli. Peki ya senin tarifen hangisi!?
13 Kasım 2011 Pazar
SOYUT
Tanrı sensin. Tanrı, bilinçaltında... Tanrı, kulağında... Tanrı, vicdanında... Tanrı, algılarında... Tanrı ne gökte, ne yerde. Peki ya nerede? Tanrı, içinde... Tanrı, düşüncelerinde...
Tanrının olmadığı yerdeyim. İçimdeki 'ben'lerden uzakta... Düşüncelerimden uzakta... Vicdanımdan uzakta... Algılarımdan uzakta... Ne gökteyim, ne de yerde. Peki neredeyim? İçimden uzaktayım. Bilinçaltımda bilinçsizce yaşamaktayım!
Tanrı, sanrı... Sanrı, bilinçaltı... Bilinçaltı, çöplük... Çöplük, düşünce... Düşünce, ego... Ego,sen... Ego, ben... Ego 'o'!
Uyku, perde... Perde, sen... Perde, ben... Perde 'o'!
Umut, ütopya... Ütopya, uzak... Uzak, yakın... Yakın, oldukça uzak!
Uzaksın içine. Uzaksın kendine. Uzaksın her şeye...
Aldığın nefes, almadığın heves...
Doymaz bir sen, doymaz bir ben. Doyumsuz 'o'!
Yaptığın 'o'na, yapamadığın kendine...
Yaptığım kendime, yapmadığım 'o'na!..
Beklediğim rüya; Ulaşamayacağım bir ütopya...
Yaptığın 'o'na, yapamadığın kendine...
Yaptığım kendime, yapmadığım 'o'na!..
Beklediğim rüya; Ulaşamayacağım bir ütopya...
SAPAK
Zor belki, ya da kolaydır...Sürekli altenatif sunan şu hayat aslında sunduklarını önceden almıştır. Kepçeyle alıp, kaşığın ucuyla vermektedir. Bir nevi devlet gibi...
3 MAYMUN
3 maymundan hallice; çıkmazlarda kalmış bir duble çelişki var zihnimin masasında duran. Gördüklerim, duyduklarım ve söylemediklerim birikti içimde. Nemaları dağıtımda olan algılarımın açıklığı en üst düzeyle alarm vermişken, ben hâlâ yükseklerde dolaşıyorum..!
12 Kasım 2011 Cumartesi
Düşerken Yükseliyorum
http://admusiconline.com/free-downloads/robertdefresnes-mythology-returnofthelongships.mp3
Düşüyorum..
Tanrı beni ellerinden bırakalı çok oldu. Düşerken; üşüyordum...
O en büyük dağın zirvesinden bıraktı beni. düşünmeden, tek bir nefeste çekti içine gökyüzünü. Hâlâ nefesini tutuyor tanrı. Tanrı, aslında kocaman bir sanrı.
Ürkütücü değil mi?
Düşüyorum..
Tanrı beni ellerinden bırakalı çok oldu. Düşerken; üşüyordum...
O en büyük dağın zirvesinden bıraktı beni. düşünmeden, tek bir nefeste çekti içine gökyüzünü. Hâlâ nefesini tutuyor tanrı. Tanrı, aslında kocaman bir sanrı.
Ürkütücü değil mi?
KAYTANİK
Jack - Gel, dikkat et. Kollarını aç Rose. Kapat gözlerini...
Rose - ımmm...
Jack - Şuan uçuyorsun, uçuyoruz Rose... hissedebiliyor musun?
Rose - (ımmm) Bu harika bir şey Jack!
Rose - ımmm...
Jack - Şuan uçuyorsun, uçuyoruz Rose... hissedebiliyor musun?
Rose - (ımmm) Bu harika bir şey Jack!
Akabinde kaptan köşkü;
Kaptan - Napıyor lan bunlar geminin burnunda?
Cemil - Gemi batarsa bu pezevenk yüzünden batacak kaptan. İki günde cenabet etti gemiyi..!
Kaptan - Ver bakayım şu dürbünü...
Cemil - ... (karı da ilik)
Kaptan - Cemil! Oğlum versene şu dürb...
Cemil - Karıya değdiriyor kaptan, birazdan yiyişirler.
Tayfa 1 - Buzdağı göründüüüü!
Kaptan - Vallaha mı lan!? Ver ben de bakayım...
Cemil - ... (insan değil bu karı)
Kaptan - Cemil! Oğlum, ver de biraz ben bakayım lan!
Cemil - Bir dakika kaptan, memelere kayıyor elemanın eli...
Tayfa 2 - Buzdağı, tehlikeee tehlikeee!
Kaptan - Cemil, dürbün!
Cemil - ...
Tayfa 1 - Çarpıyoruuuuz!
Cemil - Adam boynuna daldı şimdi karının...
Kaptan - ...
Tayfa 2 - Çarptıııık, batıyoruz..!
Kaptan - N'oluyor lan, lağğğn batıyoruz laaaaaan!
Cemil - Kaptan, ben demiştim. Batarsak bu iki cenabet yüzünden batacağız! Al işte... Eşhedu enlaa...
Kaptan - Napıyor lan bunlar geminin burnunda?
Cemil - Gemi batarsa bu pezevenk yüzünden batacak kaptan. İki günde cenabet etti gemiyi..!
Kaptan - Ver bakayım şu dürbünü...
Cemil - ... (karı da ilik)
Kaptan - Cemil! Oğlum versene şu dürb...
Cemil - Karıya değdiriyor kaptan, birazdan yiyişirler.
Tayfa 1 - Buzdağı göründüüüü!
Kaptan - Vallaha mı lan!? Ver ben de bakayım...
Cemil - ... (insan değil bu karı)
Kaptan - Cemil! Oğlum, ver de biraz ben bakayım lan!
Cemil - Bir dakika kaptan, memelere kayıyor elemanın eli...
Tayfa 2 - Buzdağı, tehlikeee tehlikeee!
Kaptan - Cemil, dürbün!
Cemil - ...
Tayfa 1 - Çarpıyoruuuuz!
Cemil - Adam boynuna daldı şimdi karının...
Kaptan - ...
Tayfa 2 - Çarptıııık, batıyoruz..!
Kaptan - N'oluyor lan, lağğğn batıyoruz laaaaaan!
Cemil - Kaptan, ben demiştim. Batarsak bu iki cenabet yüzünden batacağız! Al işte... Eşhedu enlaa...
Kendini Zorla Tribe Sokan Adamın Maceraları
Bad trip loading...
K.Z.T.S.A - Ortaköy'e gittim. Valizime; Güneş yağı, yoğurt, salatalık, çekiç, mutfak robotu, sakız, el fener, daktilo, kitap, cep telefonu, şarj aleti, şemsiye, digiturk kumandası, lale, abajur, küpe, bira, pil, damaca, cımbız, küllük koydum.
-Neden?
K.Z.T.S.A - Sigaram bitti, bakkala gidecektim.
- Abi, yaksana şu sigarayı artık!
K.Z.T.S.A -Duvara mı konuşuyoruz la burda iki saat!?
- Hayır abi, ne alaka?
K.Z.T.S.A - O son sigarayı içmeyecekt... Tatlı bir şeyler var mı yeğenim..?
RÜYALAR DİYARI
Geçen gün bir kek yedim... "abooovvvv". Başım bir döndü, bir döndü ki sormayın. Ama sorun bence, anlatmak istiyorum çünkü;
Her neyse, konuya döneyim. Keki yedim. Akabinde bir tane beyaz tavşan, "birader beni follow'la" dedi.
"Nasıl yani, oha lan Alice'in dünyasına mı götürecek" diye iç sesle münasebet tribine girdim. Meğersem Twitter hesabı açmış bu lavuk, beni takip etmemi istiyormuş. O an yediğim kekin nasıl bad olduğunu anladım...
Her neyse, konuya döneyim. Keki yedim. Akabinde bir tane beyaz tavşan, "birader beni follow'la" dedi.
"Nasıl yani, oha lan Alice'in dünyasına mı götürecek" diye iç sesle münasebet tribine girdim. Meğersem Twitter hesabı açmış bu lavuk, beni takip etmemi istiyormuş. O an yediğim kekin nasıl bad olduğunu anladım...
PIT
Morpheus - Hoş geldin Cemil.Tahmin edebileceğin gibi ben Morpheus’um...
Cemil - Sağ olun beyim...
Morpheus - Gel, otur. Eminim şu anda kendini tavşan deliğinden düşen Alice gibi hissediyorsundur.
Cemil - Af buyur beyim? Aliş mi?
Morpheus - Her neyse... Gözlerinden belli, çekmişsin yine. Sende, gördüklerini kabullenen birinin gözleri var. Uyanmayı beklediğin için tuhaf ama bunlar gerçekten pek uzak değil. Kadere inanır mısın Cemil?
Cemil - Alnımızda ne yazıyorsa o beyim..!
Morpheus - Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Neden burada olduğunu anlatayım.
Cemil - ... (Çöpleri almaya geldiydim ben.)
Morpheus - Bir şey bildiğin için buradasın.
Cemil - Beyim, çöpleri...
Morpheus - Bildiğini açıklayamıyorsun. Ama hissediyorsun. Hayatın boyunca hissettin. Dünyada ters giden bir şeyler var. Ne olduğunu bilmiyorsun ama orada. Beyninde kıymık gibi seni çıldırtan bir şey. Seni bana getiren şey bu duyguydu.
Cemil - Çöpleri almaya gelmiştim beyim...
Morpheus -Neden söz ettiğimi biliyor musun?
Cemil - ... (Dayı sen ne kafası yaşıyorsun ya..?)
Morpheus - Mavi hapı alırsan hikaye biter yatağında uyanır ve istediğin şeye inanırsın. Kırmızı hapı alırsan Mucize Ülkesi’nde kalırsın ve sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm. Unutma sana gerçeği öneriyorum. O kadar.
Cemil - Beyim, ben anlamam mavi-kırmızı... Çöpleri almaya geldim ben.
Morpheus - O zaman gerçeği görmek istemiyorsun.
Cemil - Yok beyim. Çöpleri alıp gideyim.
Morpheus - O zaman iç şu mavi hapı.
Cemil - ... (sikecek midir nedir ya..!)
Morpheus - Al al, madem gerçekleri görmek istemiyorsun. İç bunu ve dön sahte dünyana...
Cemil - Ama sonra çöpleri alıp gideceğim ama..?
Morpheus - ... (Hâlâ çöp diyor!)
Morpheus - Seni o sanmıştım... Tam bir hayal kırıklığı...
Cemil - Ne o beyim, beğenemedin mi?
Morpheus - Neo?
Cemil - Ne o?
Morpheus - La bi' siktir git...
Cemil - Sağ olun beyim...
Morpheus - Gel, otur. Eminim şu anda kendini tavşan deliğinden düşen Alice gibi hissediyorsundur.
Cemil - Af buyur beyim? Aliş mi?
Morpheus - Her neyse... Gözlerinden belli, çekmişsin yine. Sende, gördüklerini kabullenen birinin gözleri var. Uyanmayı beklediğin için tuhaf ama bunlar gerçekten pek uzak değil. Kadere inanır mısın Cemil?
Cemil - Alnımızda ne yazıyorsa o beyim..!
Morpheus - Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Neden burada olduğunu anlatayım.
Cemil - ... (Çöpleri almaya geldiydim ben.)
Morpheus - Bir şey bildiğin için buradasın.
Cemil - Beyim, çöpleri...
Morpheus - Bildiğini açıklayamıyorsun. Ama hissediyorsun. Hayatın boyunca hissettin. Dünyada ters giden bir şeyler var. Ne olduğunu bilmiyorsun ama orada. Beyninde kıymık gibi seni çıldırtan bir şey. Seni bana getiren şey bu duyguydu.
Cemil - Çöpleri almaya gelmiştim beyim...
Morpheus -Neden söz ettiğimi biliyor musun?
Cemil - ... (Dayı sen ne kafası yaşıyorsun ya..?)
Morpheus - Mavi hapı alırsan hikaye biter yatağında uyanır ve istediğin şeye inanırsın. Kırmızı hapı alırsan Mucize Ülkesi’nde kalırsın ve sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm. Unutma sana gerçeği öneriyorum. O kadar.
Cemil - Beyim, ben anlamam mavi-kırmızı... Çöpleri almaya geldim ben.
Morpheus - O zaman gerçeği görmek istemiyorsun.
Cemil - Yok beyim. Çöpleri alıp gideyim.
Morpheus - O zaman iç şu mavi hapı.
Cemil - ... (sikecek midir nedir ya..!)
Morpheus - Al al, madem gerçekleri görmek istemiyorsun. İç bunu ve dön sahte dünyana...
Cemil - Ama sonra çöpleri alıp gideceğim ama..?
Morpheus - ... (Hâlâ çöp diyor!)
Morpheus - Seni o sanmıştım... Tam bir hayal kırıklığı...
Cemil - Ne o beyim, beğenemedin mi?
Morpheus - Neo?
Cemil - Ne o?
Morpheus - La bi' siktir git...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)





